11 Şubat 2011 Cuma

Elektronik Ticaret Terimler Sözlüğü

Elektronik Ticarette Bilgi Güvenliği Terimleri

açık anahtar (public key): Açık anahtarlı bir kriptografik yöntem (algoritma) kullanan bir kullanıcının kendisine ait olan iki anahtarından kamuya açık olanı.
açık anahtar altyapısı-AAA (public key infrastructure-PKI ): Bilgi iletişiminde açık anahtarlı kriptografinin yaygın ve güvenli olarak kullanılabilmesini sağlamaya yarayan ve birbirleriyle eşgüdüm içinde çalışan anahtar üretimi, anahtar yönetimi, onay kurumu, sayısal noterlik, zaman damgası gibi hizmetlerin tümü.
açık anahtarlı kriptografi (public key cryptography): Her kullanıcıya, sürekli kullanım için biri açık diğeri gizli iki anahtarın verildiği şifreleme/şifre çözme yöntemlerinin tümü. Asimetrik kriptografi ya da çift anahtarlı kriptografi adını da alır.
açık bilgisayar ağı (open computer network): İsteyen herhangi bir bilgisayar kullanıcısının bağlanabileceği ve diğer kişilerle bilgisayar üzerinden iletişim kurabileceği, herkese açık elektronik iletişim ortamı. Örnek: Internet.
anahtar (key): Şifreleme ve şifre çözme sırasında kullanılan sayı dizisi.
anahtar üretimi (key generation): Açık anahtarlı kriptografide, her kullanıcının açık/gizli anahtar çiftinin, kullanılan kriptografik yönteme bağlı matematiksel işlemlerle hazırlanması
anahtar yönetimi (key management): Açık anahtarlı kriptografide her kullanıcıya farklı anahtar çiftleri verilmesi, kullanıcıların açık anahtarlarının herkesin ulaşımına açık olarak saklanması ve kullanıcıların gizli anahtarlarının mutlak gizliliğinin sağlanmasından sorumlu düzen
anahtarı bulan kurum-ABK (key recovery agency-KRA): Yasal erişime yardımcı olmak amacıyla kurulan ve yargının gerektirdiği durumlarda, zan altındaki kişinin gizli anahtarının matematiksel yöntemlerle elde edilmesini sağlayan kurum. Gizli anahtarını kaybeden herhangi bir kişi de, kimliğini belgeleyerek ABK’ye başvurursa anahtarını yeniden elde edebilir
Basit bölüm: (Simple segment) Hiçbir sınıflandırmaya ihtiyacı olmayan bölüm. (Anlamı sabit ve açık olan bölüm)
Basit veri elemanı: (Simple data element) Tek bir değer taşıyan veri elemanı.
bilgi bütünlüğü (message integrity): Bilginin saklanması veya açık/kapalı iletişim ağlarından iletimi sırasında içerik açısından herhangi bir değişime uğratılmamış olması, özgün halinde korunması
bilgi güvenliği (information security): Bilginin, i) kime ait olduğu belirlenmiş, ii) bütünlüğü korunarak, ve iii) gizliliği sağlanmış olarak iletimi ve saklanması.
Bölüm adı: (Segment name) Doğal dilde bir ya da daha çok sözcük ile veri bölümü kavramının tanımlanması.
Bölüm kodu: (Segment code) Bölüm rehberinde tanımlandığı şekilde, her bölümü tek olarak gösteren kod.
Bölüm rehberi: (Segment directory) Tanımlandırılmış, isimlendirilmiş bölümler listesi.

çift anahtarlı kriptografi (double key cryptography): Açık anahtarlı kriptografi veya asimetrik kriptografi.
Doküman: (Document) Bir verinin üzerine kayıt edildiği, insan ya da makine tarafından okunabilen, (değişmez) veri taşıyıcı.
elektronik kimlik belgesi-EKB (digital certificate): Onay kurumunun hazırladığı ve sayısal olarak imzaladığı, hangi açık anahtarın hangi kişiye ait olduğunu gösteren belge.
elektronik veri değişimi-EVD (electronic data interchange-EDI): Standart bir formda yazılmış olan bilgilerin bilgisayarlar arasında aktarımı ve otomatik olarak yorumlanıp işlenebilmesi.
Elektronik Veri Değişimi: (Electronic Data Interchange) Standart bir yapıda bilgisayardan – bilgisayara veri (ticari) transferi.
erişim (access): Herhangi bir sistemi kullanmaya başlama, örneğin bir elektronik ticaret sistemine bilgisayar üzerinden bağlanarak iletişim kurma.
EVD kurumu (EDI association): Bir ülkede EVD kullanımını düzenleyen kuruluş, örneğin, ABD’deki EDIA, Avustralya’daki EDICA, Kanada’daki EDICC veya Yeni Zelanda’daki EDIANZ
EVD servis sunucusu (EDI server): Bir EVD servisinin merkezinde olan bilgisayar sistemi.
gizli -özel,kişisel- anahtar (private key): Açık anahtarlı kriptografi kullanan bir kullanıcının, kendisine ait olan iki anahtarından gizli tutulanı.
gizlilik (privacy): İletişim kuran iki taraf arasındaki yazışmaların üçüncü kişilerden gizli tutulması, veya bir kişiye ait bilgilerin kendisi dışında herkesten gizli tutulması.
güvenilir üçüncü kuruluş, kurum veya kişi-GÜK (trusted third party-TTP): Bir çeşit onay kurumu. Onay kurumlarının yaptığı gibi kişilerin kimliğini güvenli olarak belirleyip, elektronik kimlik belgelerini hazırlamaya ve anahtar yönetimini sağlamaya ek olarak, kişilerin gizli anahtarlarını çok güvenli bir ortamda saklayan ve gerektiğinde yargı kararıyla yetkili makamlara veren kuruluş.
kanal (channel): Bilginin bir kullanıcıdan diğerine iletimi için gereken fiziksel iletişim ortamı, örneğin, bilgisayar bağlantısı, telefon kablosu, radyolink ve uydu üzerinden diğer kullanıcıya ulaşan bağlantının tümü
kapalı bilgisayar ağı (closed computer network): Kullanıcılarından biri olmak için belirli koşulların sağlanması gerektiği, herkese açık olmayan bilgisayar ağları. Örnek: Bankalar ve bankamatikler arasındaki bağlantı.
kimlik belirleme (authentication): Herhangi bir servisi almak isteyen birinin, gerçekten de kendi iddia ettiği kişi olduğunun belirlenmesi.
Kod: (a) Bilginin kısaltılarak kayıt edildiği ya da tanımlandığı karakter dizisi (b) Bilgisayarın tanıyacağı formda özel semboller kullanılarak bilginin gösterilmesi ya da tanımlanması.
kriptografik algoritma (cryptographic algorithm): Şifreleme / şifre çözmede kullanılan belirli bir yöntemin ayrıntılı içeriği, bu içeriğin matematiksel adımları.
kriptoloji (cryptology): Güvenli bilgi iletişimi ve/veya saklanması için sifreleme ve sifre çözme yöntemleri türeten, geliştiren, inceleyen bilim dalı.
Mesaj çizeneği: (Message diagram) Bir mesaj içindeki bölüm dizisinin grafiksel gösterimi.
Mesaj kodu: (Message code) Mesaj tipini tanımlayan ve tek olan alfabetik referans (isim).
Mesaj rehberi: (Message directory) İsimlendirilmiş, tanımlandırılmış ve tarif edilmiş mesaj tiplerinin listesi.
Mesaj tipi: (Message type) Belirlenmış işlem tipi için ihtiyaçları kapsayan, tanımlanmış ve planlanmış veri kümesi (seti).
Mesaj: (Message) Bilgiyi taşımak üzere planlanmış sıralı (düzenli) karakter serisi
onay kurumu-OK (certifying authority-CA): Kişilerin kimliğini güvenli olarak belirleyip elektronik kimlik belgelerini hazırlayan ve anahtar yönetimini sağlayan kuruluş.
sayısal imza (digital signature): Elektronik ortamdaki yazışmalara eklenen, yazıyı gönderenin kimliğini ve gönderilen yazının iletim sırasında bozulmadığını kanıtlamaya yarayan bölüm. Sayısal imza, yazının içeriğine ve imzalayanın gizli anahtarına bağlı bir kriptografik yöntemle atıldığı için, sayısal imzanın doğrulanmasında, imzayı atanın açık anahtarı kullanılır.
sayısal noter (digital notary): Bilgisayar ağlarında iletilen bilgileri tarafların isteği ile saklayıp, kendisine başvurulduğunda belgeleyebilen kuruluş.
tek anahtarlı kriptografi (single key cryptography): Şifreleme ve şifre çözme için aynı anahtarı kullanan kriptografik yöntemlerin tümü. Simetrik kriptografi veya gizli anahtarlı kriptografi adını da alır. Kullanılan gizli anahtarı mesajı gönderen ve alan kişilerin paylaşması gerektiği için, tek anahtarlı kriptografinin güvenilirliği, her kullanıcı çiftine ayrı bir anahtar verilebilmesine bağlıdır. Bu durumda, bir kullanıcı, haberleşeceği herkes için farklı bir anahtar kullanmak zorundadır; bu ise önemli bir anahtar dağıtımı problemine yolaçar. Çift anahtarlı kriptografi , bu sorunu ortadan kaldırmıştır.
UN/EDIFACT : Mesaj rehberinde belirlendiği düzende sıralı bölümler kümesi.
Veri Elemanı Adı: (Data element name) Doğal dilde bir ya da daha çok sözcük ile veri elemanı kavramının tanımlanması.
Veri elemanı Niteliği: (Data element attribute) Veri elemanının tanımlanmış özelliği
Veri elemanı rehberi: (Data element directory) Tanımlanmiş, isimlendirilmiş veri elemanı niteliklerinin, uygun veri elemanı değerinin nasıl simgeleneceğine ilişkin spesificasyonları içeren liste.
Veri elemanı: Verinin, tanımlamak, değer göstermek için özellikleri belirlenmiş bir birimi.
Veri: Bilginin, iletişim, yorum, ya da işlem için uygun olarak formülize edilmiş şekilde gösterilmesi
yasal erişim ( lawful access): Devletin, açık anahtarlı bir kriptografik algoritma kullananların gizli anahtarlarına, yasaların gerektirdiği durumlarda ve yargı kararıyla ulaşabilme yetkisi.
zaman damgası (time stamp): Bilgisayar ağlarında iletilen mesajlara eklenen ve mesajın yazıldığı zamanı güvenli olarak belgeleyen damga.
Kaynak: www.e-ticaret.gov.tr/e_kutuphane/sozluk.htm

Numaralandırma Terimler Sözlüğü

A
Aaccess code Erişim kodu
address Adres
addressing Adresleme
allocate (v.) Tahsis etmek
allocation Tahsis
alpha-numeric dialling Alfa-nümerik çevirme/arama
area code Alan kodu
B
billing Faturalama
branding Markalama
C
call centre Çağrı merkezi
calling card service Telefon kartı hizmeti
calling party Arayan taraf
Calling Line Identification (CLI) Arayan abonenin tanınması
campus network Yerleşke şebekesi
carrier Taşıyıcı
carrier identification code Taşıyıcı tanımlama kodu
carrier pre-selection Taşıyıcı ön-seçimi
carrier selection Taşıyıcı seçimi
carrier selection code Taşıyıcı seçim kodu
City Information Highway Şehir bilgi otobanı/ana hattı
common access code Ortak erişim kodu
corporate network Birleşik şebeke
country code Ülke kodu
customer service help desk Müşteri hizmet yardım masası
D
decimal digit (0.....9) Ondalık sayı
dial (v.) Çevirmek
dialling Çevirme
dialling prefix Çevirme prefiksi
digit Rakam
Direct-Dialling-In (DDI) Doğrudan dahili arama
directory enquiries Rehber talebi
distribution frames Dağıtım çatısı
domain name Alan adı
E
easy and informed access Kolay ve haberli erişim
easy access Kolay erişim
emergency call Acil çağrı
emergency number Acil çağrı numarası
end user number Son kullanıcı numarası
ENF (European Numbering Forum) Avrupa Numaralandırma Forumu
equal access Eşit erişim
equal opportunity numbers Eşit fırsat numaraları
equal quality numbers Eşit kalite numaraları
ETNS (European telephony Numbering Space) Avrupa Telefon Numaralandırma Sistemi
ETO (European Telecommunications Office) Avrupa Telekomünikasyon Ofisi
European Committee of Telecommunications Regulatory Authorities (ECTRA) Avrupa Telekomünikasyon Düzenleyici Otoriteleri Komitesi
European country code Avrupa ülke kodu
European Numbering Scheme Avrupa Numaralandırma Planı
European service access code Avrupa hizmet erişim kodu
Europe-wide freephone services Avrupa genelinde ücretsiz aranır hizmet
Europe-wide number Avrupa genelinde numara
exchange Santral
F
fixed network Sabit şebeke
"follow me" functionality “İzle beni” işlevselliği
freephone Ücretsiz arama
freephone number Ücretsiz aranır numara
freephone service Ücretsiz aranır telefon hizmeti
freephone call Ücretsiz aranır telefon çağrısı
G
geographic portability Coğrafi taşınabilirlik
global access Küresel erişim
global number Küresel numara
global numbering plan Küresel numaralandırma planı
global service code Küresel hizmet kodu
golden number Altın numara

H
handling of calls Çağrıların alınması
handset Telefon makinası/Ahize
hexadecimal digit (0......9, A........F) 16’lık düzende rakamlar
home location register (HLR) Yerel abone kütüğü
I
IN (Intelligent Network) Akıllı Şebeke
indefeasible right of use (IRU) Vazgeçilmez Kullanım Hakkı
Internet IP address Internet IP Adresi
international carrier Uluslararası taşıyıcı
international prefix Uluslararası prefiks
international numbering resource Uluslararası numaralandırma kaynağı
K
keypad Tuş takımı

L
local access provider Yerel erişim sağlayıcısı
local calling area Yerel çağrı alanı
local exchange area Yerel santral alanı
local loop Yerel ağ
location portability Coğrafi taşınabilirlik
long-distance carrier Uzak mesafe taşıyıcısı

M
mobile network service Mobil şebeke hizmeti
Mobile Country Code (MCC) Mobil ülke kodu
Mobile Network Code (MNC) Mobil şebeke kodu

N
naming and addressing for Internet Internet için isimlendirme ve adresleme
naming (Internet) İsimlendirme
national destination code (NDC) Ulusal alan kodu
national numbering/number plan Ulusal numaralandırma, numara planı
National Numbering Scheme Ulusal numaralandırma planı
number block Numara bloğu
number ownership Numara mülkiyeti
number portability Numara taşınabilirliği
number pooling Numara havuzu
number tradability Numaranın ticaretinin yapılabilirliği
Numbering Numaralandırma

O
on a call by call basis Çağrı bazında
on line services “On-line” hizmetler
operator Operatör
open access Açık erişim
operator-to-operator portability Operatör taşınabilirliği

P
pan- European service Avrupa kapsamlı hizmetler
Personal Communications Service (PCS) Kişisel Haberleşme Hizmeti
personal number Kişisel numara
personal numbering Kişisel numaralandırma
ported number Taşınan numara
POTS Geleneksel Telefon Hizmetleri
preselect (v.) Ön seçme
premium rate service Özel tarifeli hizmetler

R
retail level Perakende seviye
reuse Tekrar kullanım
routeing (or routing) Yönlendirme
routeing number (or routing number) Yönlendirme numarası
S
scarce resource Kıt kaynaklar
service platform Hizmet platformu
service portability Hizmet taşınabilirliği
service provider Servis sağlayıcı
service provider portability Servis sağlayıcı taşınabilirliği
service roaming Hizmet dolaşımı
shared cost service Maliyet paylaşımlı hizmetler
short code Kısa kod
short number Kısa numara
single digit prefix Tek rakamdan oluşan prefiks
specific access code Özel erişim kodu
standard telephone keypad Standart telefon tuş takımı
subscriber Abone

T
telephone handset Telefon makinası
telephone number Telefon numarası
teleshopping Uzaktan/tele alışveriş
transit area Transit alan
U
UIFS (Universal International Freephone Service) Evrensel Uluslararası Ücretsiz Aranır
Telefon Hizmeti
Universal Personal Telecommunications (UPT) Evrensel Kişisel Telekomünikasyon
user-friendliness Kullanıcı dostu
V
valuable number Değerli numara
vanity number Özel numara
virtual country code Sanal ülke kodu
VPN (Virtual Private Network) Sanal Özel Şebeke
W
world- wide numbering plan Ülke genelinde numaralandırma planı
World telephony numbering plan Dünya telefon numaralandırma planı
Kaynak:http://www.tk.gov.tr/Yayin/sozluk/Numaralandirma_Terimler_Sozlugu.pdf

31 Ocak 2011 Pazartesi

Tıbbi Terimler Sözlüğü

ABDOMEN :  Karın , batın.
ABORTUS : Çocuk düşürme,düşük.
ABSANS : Kısa süreli şuur kaybı. Absence
ABSE : Çevre dokulardan kese tarzında doku ile sınırlı içerisi cerahat ile dolu oluşum.
ABSORBSİYON : Emilme, örn.sindirim, gıdaların barsaklarda absorbsiyonudur denilebilir. Absorpsiyon
ADRENALİN : Böbrek üstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bir hormondur. Tabiatta bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır ve etkisini, nabzın atışı, kanın iç organlar ve deriden kaslara sevk edilmesi, karaciğerdeki glikojenin glikoza değişmesi ve böylelikle acil bir enerji kaynağı sağlanması şeklinde gösterir.
AFAKİ : Gözde, lensin olmaması.
AFAZİ : Beyindeki ilgili alanların tahribi sonucu, konuşma veya konuşulanı anlama yeteneğinin kaybı. Disfazi, aynı durumun daha hafif bir formudur.
AFRODİZYAK : Cinsi arzuyu artırıcı maddeler, ilaçlara verilen isim.
AFONİ : Ses kaybı. Kısmi veya tam olabilir. Afoni sebepleri, genellikle konuşma kaslarını kontrol eden sinirlerin hastalığı veya zedelenmesi, boğaz, gırtlak hastalıkları veya nörozdur. Histerik afoninin nedeni, şuuraltı, hiç konuşamamak veya özel bir durumda konuşmamamk arzusudur.
AGLÜTİNASYON : Sıvı bir süspansiyonda, ufak cisimciklerin bir araya gelip birbirlerine yapışmasıdır.
AGORAFOBİ : Geniş, açık bir sahada yalnız kalınca hissedilen, kontrol edilemeyen bir korkudur.
AJİTASYON : Kişinin etrafa saldırganlığı, aşırı aktivitesi ile karakterize durum.
AJİTE : Rahatsız, huzursuz, taşkınlık yapan.
AKNE : Yüz, omuzlar, sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığıdır. En çok 14-20 yaşlar arasında görülür ve bu hastalığın tipik belirtileri olan siyah noktalar, sivilceler, gençlerin bu en hassas devirlerinde genellikle psikolojik rahatsızlıklara yol açar. Yağ bezlerinin kanalında bir tıkaç oluşur ve bu tıkacın başı sertleşip siyahlaşır. Bazen, kanal tıkalı olduğu halde, bez yağ salgılamaya devam eder ve böylece içi yağ dolu bir kist oluşur. Siyah noktalara tıpta komedon adı verilir.
AKONDROPLAZİ : Tedavisi olmayan, sebebi bilinmeyen kalıtsal bir cücelik tipidir. Gövde normal büyüklüte olup, kol ve bacaklar anormal derecede kısa ve baş normalden büyüktür.
AKKOMODASYON : Gözün optik sisteminin çeşitli uzaklıklara uyum yaparak net görmenin sağlanması.
AKROMEGALİ : Beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön bölümünün aşırı çalışmasına bağlı bir durumdur. Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin uzaması sona ermeden erken çağlarda baş gösterirse jigantism adı verilen dev görünüm oluşur. Bozukluk büyüme çağının bitiminden sonra baş gösterirse, el ve ayakların genişlemesi, çene ve burnun büyümesi ve sesin kalınlaştığı görülür.
AKUSTİK SİNİR : İşitme siniri.
AMBLİYOPİ : Gözde belirli bir bozukluk olmaksızın oluşan görme tembelliği.
AMNEZİ : Hafızanın kısmen veya tamamen kaybolması.
ANALJEZİK : Ağrı kesici.
ANEMİ : Kısaca, halk arasında kansızlık olarak bilinen anemi, alyuvarların sayı olarak az olması ve alyuvarların içerisinde bulunan hemoglobin adı verilen maddenin miktarının azlığıdır.
ANEMİK : Kan değerleri düşük olan, yani kan sayımında eritrosit sayıları ve hemoglobin miktarı düşük olan kişi.
ANERJİ : Özel bir antijene cevap verilmemesi hali. Organizmanın savunma yeteneğinin kaybolması.
ANESTEZİ : Doktorlar, ameliyat sırasında ağrı duymaması için, ameliyattan önce hastaya bir iğne yapar ya da solunum yoluyla bir gaz verirler. Hastanın bilincini yitirerek uykuya geçmesine narkoz, böylece vücudundaki ağrıları duyamayacak duruma gelmesine anestezi, bu duyu yitimine yol açan maddelere de anestezik denir.
ANKSİETE  : İç sıkıntısı, iç daralması.
ANOSMİ : Koku alamama, nezle grip gibi enfeksiyonlarda olabildiği gibi koku siniri ile ilgili beyin bölgesindeki patolojilerde de görülebilir.
ANOREKSİ : Anorexia Nervosa, özellikle genç kadınlarda görülebilen, yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif olmakla beliren psikolojik bir bozukluktur. Bu durum genellikle kişinin çok şişmanladığı kanısı ile mübalağalı bir şekilde rejim uygulaması ile başlar, önceleri kontrol edilebilen iştah bir süre sonra hakikaten yok olur ve zayıflama normal ölçüleri aşar.
ANSEFALİT : Beyin iltihabı.
ANTİENFLAMATUAR : İltihabi reaksiyonu önleyen madde, ilaç...
ANTİSEPTİK : Mikropları, yani insan, hayvan ve bitkilerin dokularına yerleşerek hastalığa yol açan bakteri, virüs, mantar gibi tek hücreli asalak canlıları yok etmek sağlıklı yaşamın temel koşullarından biridir. Antiseptik, antibiyotik ve dezenfektan gibi değişik adlarla anılan birçok madde bu amaçla geliştirilmiştir. Ama genel olarak "mikrop" öldürücüler denen bütün bu maddelerin bazı özellikleri ve kullanımları farklıdır.
ANTİSEPTİKLERİN TARİHİ : İnsanlar, "mikrop kuramının" bulunmasından yüzyıllarca önce neden ve nasıl etki yaptığını bilmeksizin antiseptikleri kullanıyorlardı. Örneğin çiğ etin bol tuz ve baharatla yoğrularak sucuk biçiminde saklanması, sebzelerin yoğun bir tuz ve limon ya da sirke çözeltisi içinde bekletilerek turşu yapılması, bakterileri büyük ölçüde yok ederek bu besinlerin bozulmasını önlüyordu. Bugünkü antiseptikler ise Louis Pasteur'ün değerli çalışmalarının ürünüdür.
ANTİSEPTİKLER NASIL ETKİ YAPAR ? Kimyasal antiseptiklerin mikroplar üzerinde nasıl etkili oldukları tam olarak açıklanamamıştır. Bu maddeler doğrudan doğruya mikrop hücresine girerek yaşamsal işlevlerini engelleyebileceği gibi, mikrop hücresinin dış zarını eriterek de yıkıcı etki gösterebilir. Ne var ki birçok antiseptik normal hücreler üzerinde de ayn etkiyi yapar. Bu yüzden bu maddelerin dikkatli kullanılması gerekir. Bazı antiseptikler ağızdan alındığında ya da vücuda şırınga edildiğinde ağır sonuçlara, hatta ölüme yol açabilir.
ANTİSPAZMODİK : Spazm çözücü, daha çok iç organlardaki düz kasların kasılmalarını çözen ilaç grubuna verilen isim.
ANTİSTATİK : Statik elektrik birikimini önleyen madde.
ANTİTOKSİK : Toksin giderici.
ANTİTÜSSİF : Öksürük giderici.
ANTİVİRAL : Virüslara etkili, virusların zararlı etkilerini önleyen.
ANÜLER : Halka şeklinde.
ANÜRİ : İdrar çıkaramama.
ANÜS : Makat, sindirim kanalının bitiş kısmı.
AORTA : Kalpten çıkan, vücudun en büyük damarı, kalpten çıktıktan sonraki kavisli bölümüne arcus aorta, göğüs kafesi içersinde seyreden kısmına torasik aorta ve karın içersinde seyreden bölümüne de abdominal aorta denir.
AORTİK ANEVRİZMA : Aort damarının her hangi bir bölümünde görülen genişleme.
APANDİSİT : Kör barsak (apendiks) iltihabı.
APATİ : Çevre ile anormal derecede ilgisizlik, duygusuzluk, kayıtsızlık.
APEKS : Uç, tepe, zirve.
APİROJEN : Ateş yükselmesine neden olan herhangi bir madde taşımayan.
APNE : Solunumun geçici bir zaman içinde durması.
APOPLEKSİ : Felç, inme.
ARAKNOİT : Beynin üzerinin örten ince zar.
ASETABULUM : Uyluk kemiğinin başının, kalça kemiği ile eklem yaptığı çukurluk
ASETİLSALİSİLİK ASİT : Yaygın olarak kullanılan ve bilinen aspirinin kimyasal adı.
ASİDOZ : Organizmanın asit baz dengesinde asit istikametinde bozulma sonucu ortaya çıkan entoksikasyon tablosu.
ASO : "Antistreptolizin O" için kullanılan kısaltma. Streptolizin, "Hemolitik Streptokok" adı verilen bakterilerin salgıladığı toksinin adıdır. Bu toksinin varlığını tespit için yapılan tetkike de kısaca ASO adı verilir. ASO, romatizma gibi bazı Hemolitik Streptokok enfeksiyonlarında yükselir bu açıdan teşhis te ASO değerleri önem taşır.
AŞİL TENDONU : Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı(kiriş).
ATROPİN : Belladonna (Güzel Avrat Otu) adlı bitkiden elde edilen bir alkaloiddir. Tıpta çok değişik kullanım alanları vardır. Örneğin, göz dibinin muayenesinde, göz bebeğinin genişletilmesi için, ayrıca anesteziden önce üst solunum yollarında salgıların azaltılması için kullanılır.

BAĞIŞIKLIK : Belirli bir mikroorganizmaya karşı vücudun direncidir. Aktif ve pasif olmak üzere iki tip bağışıklık (immünite) vardır. Aktif immünite, hastalığın, çok hafif de olsa, bizzat geçirilmesiyle oluşur. Hastalığa neden olan organizmalar, vücutta antikor reaksiyonları uyandırırlar ve bu reaksiyonlar, bazı vakalarda, hayat boyu devam eder. Pasif immünite ise, antikor reaksiyonu uyandırıcak nitelikte, fakat kuvveti azaltılmış veya değiştirilmiş olan mikropların vücuda aşılanmasıyla oluşur.
BAKTERİ : Tek hücreli mikroorganizmalardır. Bunlar, mantarlardan küçük, fakat virüslerden büyüktürler. Bazıları hastalık yapıcı, bazıları zararsızdır; bazı bakteriler ise, faydalıdırlar: Örneğin, toprağın nitrojen yapıcı bakterileri. Bakteriler, şekillerine göre sınıflandırılabilirler: Coccus'lar yuvarlak, bacillus'lar çubuksu, vibrio'lar virgül şeklinde, spirillum'lar dalgalıdır.
BAKTERİEMİ  : Bakterilerin veya bakteri toksinlerinin kana geçmesiyle oluşan ateş, titreme ile seyreden klinik tablonun adıdır. Eş anlamlı olarak septisemi de kullanılır.
BALLİSMUS : Kol ve bacakların, istemsiz, şiddetli, atıcı hareketleridir. Bu durum, gövdenin yarısında görüldüğü takdirde, "hemiballismus" adını alır.
BANDAJ : Yara sarmaya veya yaraları kapatan gazları ve tespit edici tahtaları yerinde tutmaya yarayan kumaş parçasıdır.
BARBİTÜRATLAR : Sinir sistemini uyuşturucu etkileri olan maddelerdir.
BASİL : Çomak şeklindeki mikroorganizmalardır. Örneğin Tüberküloz'un etkeni Koch adı verilen basildir.
BAZAL METABOLİZMA : Vücut yüzeyi birimine göre hesap edilen, istirahat anında sarf edilen enerji miktarıdır.Vücut yüzeyi şahsın, boyu ve kilosundan hesap edilir.Troid bezinin fazla çalışmasında, bazal metabolizma yükselir.
BATIN : Gövdenin, göğüs ve pelvis bölgeleri arasındaki kısmıdır. Karın bölgesi. Göğüsten, bir kas bölme teşkil eden diafragma ile ayrılmış olan batının, alt kısmında pelvis boşluğu ile devamlılığı vardır.
BELL PARALİZİ : Yüz siniri felcidir.
BENCE - JONES PROTEİNİ : Myelomatosis gibi kemik iliğini ilgilendiren hastalıklarda, idrarla çıkartılan bir cins protein.
BERİBERİ : B vitamini noksanlığında meydana gelen ağır bir polinevrit.
BİKONKAV : Her iki yüzeyide konkav, iç bükey veya oyuk olan.
BİFİD : İki bölüme ayrılmış durumda olan, çatallı, yarık.
BİFURKASYON : İki dala ayrılma yeri.
BİLATERAL : Her iki tarafa ait olan, iki taraflı.
BİLÜRİBİN : Hemoglobinin yıkılmasından açığa çıkan kırmızı boya.
BİLÜRİBİNEMİ : Kanda bilüribinin artması.
BİOPSİ : Canlı bir dokudan muayene edilmek üzere küçük bir parça alınması.
BİSEKSÜEL : İki cinsiyetli, hem erkek hem dişi.
BİLEFARİT : Göz kapaklarının, özellikle kenar bölümlerinin iltihabı.
BONE : Kemik.
BOTULİSMUS : Basillus Botulismus toksinleri ile meydana gelen zehirlenme.
BRAKİYALJİ : Kol ağrısı.
BRADİKARDİ : Kalbin dakikadaki atım sayısının azalması.
BRONCHİOLİTİS : Solunum sisteminin en küçük fonksiyonel üniteleri olan bronşiollerin iltihabına denir.
BÜL : Ciltte içi sıvı dolu kabarık oluşumlar. Çapları 0.5 cm'den büyüktür. Küçük olanlarına vezikül denir.
BÜLLÖZ : Büllerden oluşan lezyon.

CADUCEUS : Mitolojide Tanrı'nın habercisi olan Merkür'ün asasıdır. ABD ordusu tıp mensuplarının sembolü olup, tıp biliminin sembolü olan Eskülap asaından farklıdır. Merkür asaının çevresinde iki yılan vardır, Eskülap'ta ise, bir yılan bulunur.
CAISSON HASTALIĞI : Vurgun. Dalgıçlarda ve çok yükselen havacılarda atmosfer basıncının ani değişimlerine bağlı olarak meydana gelir.
CALCANEUS : Topuk kemiği.
CANDIDA : Bir mantar çeşidi.
CERAHAT : Alyuvarlar, bakteri ve yıkılmış doku kalıntıları gibi iltihap ürünlerini kapsayan doku sıvısıdır. irin .
CERRAHİ : Tıbbın en eski dallarından biridir. İlaçla ya da başka tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vücuttaki yapı bozukluklarının ameliyatla onarılmasına ya da hastalıklı organı kesip çıkararak iyileştirilmesine dayanır. Ameliyat branşı.
CERUMEN : Kulak kiri. İnsan kulağında normal olarak bulunan balmumu kıvamındaki salgıdır. Bu salgının fazlalığı, kulak tıkanması ve geçici sağırlığa yol açar.
CESTODIASIS : Yassı solucan enfeksiyonudur.
CLAVİCULA : Köprücük kemiği.
COR : Kalp , yürek
COXAE : Kalça kemiği.
ÇEKUM ( Caecum ) : İncebarsakla kalınbarsağın birleştiği yerdeki kesedir. Bu bölgede, iltihaplanma, ülserasyon veya kanser görülebilir. Kör barsak da denir.
ÇIBAN : Çıbanlar, derideki ter bezleri veya kıl keselerinin enfeksiyonlarıdır.
ÇİÇEK : Akut, enfeksiyöz bir hastalıktır. Her yaşta ve her cinsten kişiler bu hastalığa yakalanabilir. İki tipi vardır: Variola major ve variola minor.
ÇİL : Deride, güneşe maruz kalma sonucu beliren, ufak lekelerdir. Bunlar, daha fazla, lokalize güneş yanıklarına benzetilebilir ve ekseriyetle sarışın veya kızıl saçlılarda görülen melanin pigmenti birikimidir.

DAKRİYOADENİT : Gözyaşı bezi iltihabı.
DAKRİYOSİSTİT : Gözyaşı kesesi iltihabı.
DAKRİYOSİSTEKTOMİ : Gözyaşı kesesinin ameliyatla çıkartılması.
DAKRİYOSİSTOGRAFİ : Kontrast madde verilerek gözyaşı kesesi ve kanalının radyolojik olarak incelenmesi.
DAKRİYOSİSTORİNOSTOMİ : Gözyaşı kanalının tıkalı olduğu durumlarda uygulanan, kesenin burun boşluğuna diranajını sağlayan ameliyat.
DAKRİYOLİT : Gözyaşı taşı.
DALTONİZM : Renk körlüğü.
DEBİLİTE : Zeka geriliği.
DEFEKASYON : Dışkının dışarı atılması.
DEFEKT : Eksiklik, kusur.
DEFİBRİLATÖR : Kalbin normal dışı hızlı atımını durdurarak tekrar normal kalp ritmine dönmesini sağlayan araç.
DEFLORASYON : Kızlık zarının yırtılması.
DEFORMİTE : Şekil bozukluğu.
DEFORMASYON : Şeklini bozma.
DEKÜBİTİS : Yatalak olanlarda hareketsizlik sonucu sırtta ve kalçalarda açılan yaralar.
DEKOMPRESYON : Baskı yapan gücün veya baskının kaldırılması.
DEKONJESSAN : Konjesyonu (şişme) azaltan, dekonjessif.
DELİRİUM : Zehirlenmeler, ateşli hastalıklar, epilepsi, histeri ve akıl hastalıklarında görülebilen, titreme, hallüsinasyonlar ve saldırganlıkla birlikte bilincin kaybolması tablosuna verilen isim.
DEMANS : Bunama, muhtelif formları vardır.Senil Demans, Presenil Demans, Toxic Demans.
DEMONSTRASYON : Göstererek öğretme.
DEJENERASYON : Dokuların normal yapılarının bozulup normal fonksiyonlarını yapamıyacak hale gelmeleri.
DEMORALİZASYON : Moral çöküntü.
DEMİYELİNİZASYON : Sinir liflerinin etrafını saran myelin tabakasının kaybı.
DANSİMETRE : Yoğunluk ölçen cihaz.
DEONTOLOJİ : Aynı meslek grubunda olan insanların birbirleri ile olan ilişkilerinde uyulması öngörülen ahlaki, moral değerler.
DEPİLASYON : Kılların çıkartılması işlemi.
DEPRESYON : Ruhsal ve bedensel çöküntü, isteksizlik.
DERMABRAZYON : Deri üzerindeki benler veya yara izlerini ortadan kaldırma amacı ile yapılan kazıma işlemi.
DERMATİT : Cildin iltihabi durumu.
DERMATOLOJİ  : Cildiye, cilt hastalıklarını inceleyen bilim dalı.
DERMİS : Ciltte en üst tabaka olan Epidermis'in altındaki tabakaya dermis adı verilir.
DÜŞÜK : Fetusun, gebeliğin 28. haftasından önce ölümü, ve rahmin dışa atılmasıdır.

EDEMA:Ödem, vücudun her hangi bir yerinde hücre dışında anormal su birikmesi.
EEG : Elektroansefalografi kelimesi için kullanılan kısaltma.
EFFEKT : Tesir, etki.
EFFEKTİF : Etkili, tesirli.
EFERVESAN : Suya atıldığı zaman küçük gaz kabarcıkları çıkartarak köpüren, eriyen.
EFFÜZYON : Vücut boşluklarında veya doku içerisinde sıvı birikmesi. "Plevral effüzyon" iki plevra yaprağı arasında sıvı birikmesidir.
EKG : Elektrokardiogram kelimesi için kullanılan kısaltma.
EKİNOKOK : Köpek ve kurtlar, nadiren kedilerde bulunan bir parazit olup larvaları memeli canlılarda büyüyerek hidatik kistleri yaparlar.
EKLAMPSİ : İlerlemiş gebeliklerde veya doğumdan hemen sonra yüksek kan basıncı, ödem ve idrarda protein yükselmesi ile karekterize nöbetler ve önlem alınmazsa bilincin kaybolması hali. Sara hastalığı
EKO : Yankı.
EKOKARDİYOGRAFİ : Kalp, damar sisteminin teşhisinde kullanılan ultrasonik bir yöntem. ( halk arasında kısaca eko da denir )
EKOKARDİYOGRAM : Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge.
EKOENSEFALOGRAM : Beynin ekoensefalografi ile elde edilen çizelgesi.
EKOLALİ : Hastanın kendisine söylenilen sözleri anlamsız şekilde aynen tekrarlaması.
EKLAMPSİ : Gebelerde plasentadan gelen toksinlerle oluşan bilinç kaybı ve konvulsiyonlarla birlikte seyreden tablo.
EKSİZYON : Bir dokunun çıkartılıp atılması.
EKTAZİ : Genişleme. Örn. Bronşektazi.
EKTODERM : Derinin en dış tabakası.
EKTOPİ : Her hangi bir organın normal bulunması gereken yerde değil de vücudun başka bir yerinde olması hali.
EKTROPİON : Göz kapaklarının serbest kenarlarının dış tarafa kıvrılmaları.
EKZEMA : Deride kızarıklık, şişme, veziküller, kaşıntı gibi belirtilerle görülen daha çok psikosomatik nedenli cilt rahatsızlığı. Akut ve Kronik diye ayrıldığı gibi Yaş ve Kuru ekzema cinsleri de vardır.
ELEKTROANSEFALOGRAFİ : Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi. EEG
ELEKTROKARDİOGRAFİ : Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi. EKG
ENDOKRİNOLOJİ  : İç salgı bezlerinin fonksiyonlarını, normal dışı çalışma sonucu oluşan hastalıklarını ve bunların tedavilerini inceleyen tıp dalıdır.
ENDOKRİNOLOG : Endokrin sistemin yapı, patolojileri ve tedavisi konusunda uzman kişi.
ENSEFALON : Beyin.
ENVAZYON : Yayılma, örneğin kafatasındaki bir tümörün beyin dokusuna envazyonu denince tümörün beyine yayılması kastedilir. invazyon .
EPİTEL : Organ ve vücut yüzeylerini örten hücre tabakası.
EROZYON : Deri veya mukozada görülen, sınırlı bir bölgede epitel kaybı, yüzeyel yaralar. Örneğin; Cervical erozyon, halk arasında rahim ağzında yara olarak bilinir.

FALLOP TÜPLERİ : Her biri yaklaşık 10 ar cm. uzunluğunda, uterusun üst köşelerinden yumurtalıklara kadar uzanan iki borudur. Tuba uterina veya uterus tüpleri de denir.
FALLOT'S TETRALOGY : Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim.
FALKS SEREBRİ : Beynin sağ ve sol yarı kürelerini birbirinden ayıran, orağa benzediği için bu isim verilen kalın zar.
FAMİLYAL : Irsi, kalıtsal, ailesel, herediter.
FARİNKS : Yutak. farings
FASİAL SİNİR : Yüz siniri, yedinci kafa çifti.
FASİAL PARALİZİ : Yüz siniri felci, bu sinirin felcinde yüzün yarısı kısmen hareketsiz ve ifadesiz kalır. Santral ve Periferik olmak üzere iki türlü olur.
FAT : Yağ.
FATAL : Öldürücü, ölümle sonuçlanan.
FEBRİL : Ateşli, hummalı.
FEKALİT : Barsakta bir kısım dışkının sertleşmesi sonucu oluşan dışkı taşı.
FEÇES : Dışkı.
FEMUR : Uyluk kemiği.
FERMENT : Bazı organların salgılarında bulunup kimyasal değişikliklere etki eden maddeler.
FERMENTASYON : Mayalanma.
FERRİTİN : Demir elementinin vücutta depo edilen şekli. +3 değerli demir.
FERTİL  :  Gelişme yeteneği olan, doğurabilen, doğurgan .
FERTİLİTE : Doğurma yeteneği, verimlilik.
FETUS : Üçüncü gebelik ayı başından doğuma kadarki devre içinde ana rahmindeki canlıya verilen isim.
FETAL : Fetus'a ait.
FİBRİN : Kanın pıhtılaşmasına yarayan albumin cinsinden bir madde.
FİBRİNEMİ : Kanda fibrin bulunması.
FİBRİNÜRİ : İdrarda fibrin çıkması.
FİBROM : İyi huylu bağ dokusu uru.
FİBROSARKOM : Bağ dokusunun kötü huylu tümörü.
FİBRÖZ : Lif dokusu
FİBULA : Bacaktaki iki kemikten dış kısımda olanıdır. Üstte Tibia ile eklem yapar diz eklemi yapısına girmez, altta ise ayak bileği eklemine iştirak eder.
FİLARİA : Omurgalı canlıların kanında ve dokularında yaşayan kıl kurdu cinsi parazit. Elefantiazis denilen rahatsızlığa neden olur.
FRENİK SİNİR : Nervus Frenicus. Göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran diafragmanın sinirine verilen addır.

GALAKTEMİ : Kanda süt bulunması.
GALAKTOSEL : Memede, içi süt dolu kist.
GALAKTORE : Memeden kendiliğinden süt gelmesi.
GALAKTOZ : Süt şekeri.
GALAKTOZÜRİ : Gebelerde idrarla galaktoz çıkması.
GALAKTÜRİ : İdrarın süt görünümünde çıkması.
GANGLİON : Lenf bezi, bazı ufak urlara verilen isim.
GANGREN : Dokunun ölmesidir, ancak halk arasında daha çok bir uzvun vücuda bağlıyken ölmesi anlaşılır.
GASTRİT : Mide iltihabı.
GASTRODÜODENİT : Mide ve onikiparmak barsağının iltihabı.
GASTROENTERİT : İshalle seyreden mide barsak iltihabı.
GASTROENTEROLOJİ  : Mide, barsak hastalıkları bilgisi.
GASTROENTERELOG : Mide, barsak hastalıkları mütehassısı.
GASTROSKOPİ : Hastaya yutturulan bir kamera ile midenin görerek muayene edilmesi.
GASTROİNTESTİNA L: Mide - barsak ile ilgili
GASTROLİT : Mide taşı
GASTROMEGALİ : Midenin genişlemesi.
GASTRONOMİ : İyi yemek yeme bilimi.
GASTROPTOZİS : Mide düşüklüğü.
GİARDİA : Tek hücreli organizmalardandır. Bir çeşit parazittir. Esas adı Giardia Lamblialis ( G. intestinalis ) olup, sindirim sisteminde (  incebarsaklarda ) yerleşir.
GİARDİASİS : Giardia intestinalis adlı mikroorgnizmanın ( parazitin ) sebep olduğu hastalık

HABİTÜEL : Alışkanlık halini almış olan , alışkanlığa bağlı ; tekrarlayan
HALLÜSİNASYON : Gerçekte olmayan şeyleri algılamak.
HALLUKS : Ayak başparmağı.
HALOTAN : Anestezik bir madde.
HAMARTOM : Yeni oluşmuş kan damarlarında meydana gelen tümör.
HAMARTROZ : Eklem boşluğuna kan dolması.
HAŞİŞ : Esrar, haşhaş.
HEMATOM : Organ veya doku içerisinde veya aralarında kan birikmesi.
HEMORAJİ : Kanama.
HEMAGLÜTİNASYON : Kan yuvarlarının aglütinasyonu
HEMANJİEKTAZİ : Kan damarlarının genişlemesi
HEMANJİOM : Kan damarlarından doğan urlar
HEMATEMEZ : Kan kusma
HEMATOSEL : Testis torbalarında kan birikmesi.
HEMATOLOG : Kan hastalıkları uzmanı.
HEMATOMİYELİ : Omurilikte kanama.
HERPES : Uçuk, içi sıvı dolu vezikül.
HERPES SİMPLEKS : Aynı adı taşıyan virüsün sebep olduğu çeşitli deri ve mukoza bölgelerinde yaygın, küçük, içi sıvı dolu oluşumlar ile belirgin virütik enfeksiyon.
HİLER : Hilusa ait. Örneğin, Hiler Lenf Adenopati denildiği zaman Hilus'a komşu lenf bezlerinde büyüme anlaşılır.
HİLUS : Organlarda büyük damar ve sinirlerin, akciğerlerde solunum yollarının giriş kapısı.
HİPERKROMAZİ : Pigment fazlalığı gösteren.
HİPOFİZ : Beyin tabanında burun arkasının üst kısmına uyan bölgede hormon salgılayan bir bezdir.
HİPOSPADİAS : Penisin doğumsal bir şekil bozukluğudur. İdrar yolunun son kısmı olan üretra'nın dışa açılan deliğinin normal yerinde değil, penisin alt yüzünde herhangi bir yerde olması halidir. Peygamber sünneti

İHTİYOZİS : Cildin pul pul ve kuru oluşu ile kendini gösteren bir hastalık.
İDİOPATİK : Oluşumunda bir sebeb gösterilemeyen.
İKTER : Sarılık.
İKTUS : İnme. darbe.
İDİOT : Doğuştan aptal.
İLEİTİS : İnce barsak iltihabı.
İLEUM : İnce barsağın son bölümü.
İLEUS : Barsak tıkanması.
İLLÜZYON : Dışarıdan gelen görsel uyarıların olduklarından faklı algılanması.
İMBESİL : Geri zekalı. embesil
İMİTASYON : Taklit. emitasyon
İMMATÜR : Tam gelişmemiş.
İMMİNENT : Tehdit eden.
İMMİNENT ABORTUS : Düşük tehdidi altındaki gebelik. abortus imminens / abortus iminens
İMMOBİL : Hareketsiz.
İMMÜN : Bağışık , bulaşıcı hastalıktan muaf.
İMMÜNİTE : Bağışıklık , muafiyet.
İMMÜNİZE : Bağışık kılmak.
İMMÜNOLOJİ : Bağışıklığı inceleyen bilim.
İMMÜNOLOG : Bağışıklık uzmanı.
İNFLAMASYON : Çeşitli mikrobik ajanlar veya toksinlerine karşı vücudun göstermiş olduğu; hararet artması, kızarıklık ile karakterize iltihabi reaksiyon.
İNTERMEDİER : Arada oluşan, meydana gelen.
İNTRAEPİTELİAL : Epital hücreleri içerisinde

JARGON : Kelimeleri yerinde kullanamama ile karekterize anlamsız ve anlaşılmaz konuşma.
JEJUNUM : Oniki parmak barsağından sonra gelen ince barsak bölümü.
JEJUNİT : Jejunum iltihabı.
JİGANTİZM : Ergenlik çağından önce oluşan hipofiz bezi tümörlerinde büyüme olayının kontrolden çıkması sonucu oluşan dev görünüm.
JİNEKOLOJİ : Kadın hastalıkları ile ilgili tıp dalı.
JİNEKOMASTİ : Erkeklerde memenin anormal ölçüde büyümesi.
JİNJİVİT :  Diştleri iltihabı. gingivit , gingivitis
JOİNT : Eklem. Bileşke
JUVENİL : Gençliğe ait. jüvenil

KAKOZMİ : Pis koku.
KALYUM : Potasyum  K+
KARDİAK : Kalbe ait.
KARİNA : Trakeanın (nefes borusu), sağ ve sol akciğerlere girmeden önce ikiye ayrıldığı kısıma verilen ad.
KAŞEKSİ : Genel sağlık durumunun bozukluğu ile ilgili ileri derecede zayıflama hali.
KATABOLİZMA : Maddelerin yüksek terkiplerinin, dokularda yakılarak daha basit terkipte maddeler meydana gelmesi.
KELOİD : Eski bir kesi veya ameliyat yerinde aşırı nedbe dokusu oluşmasıdır.
KERATİN : Tırnak ve boynuzun ana maddesi.
KERATİNİZASYON : Boynuzlaşma.
KERATİT : Kornea iltihabı.
KERATOMA : Nasır.
KERATOMETRE : Kornea kavislerini ölçmekte kullanılan alet.
KERATOPLASTİ : Matlaşmış korneanın yerine başkasından alınan korneanın konulması ameliyatı.
KERATOSKOP : Korneayı muayene aleti.
KERNİCTERUS : Yeni doğanın şiddetli ikterinde beynin bazı çekirdeklerinin bilüribinin etkisiyle toksik degenerasyonudur.Çocukta zeka geriliği ve spastisite görülebilir.
KETONEMİ : Kanda keton cisimciklerinin bulunması.
KETONÜRİ  :Idrarla keton çıkarılması.
KIZAMIK : Salgın yapan virütik bir çocukluk çağı hastalığıdır.
KİFOZ : Omurganın açıklığı öne bakan kanburluğuna verilen ad.
KİST : Etrafı membranla (zar) çevrili içi sıvı dolu oluşumlar. Büyüklükleri muhtelif olup vücüdun her tarafında oluşabilir.
KİST HİDATİK : Bazı organlarda (daha çok karaciger, akciğer , beyin) ekinokok adı verilen parazitlerin neden olduğu içi berrak su görünümünde kistler.
KİST SEBASE : Yağ bezlerinin büyümesi sonucu deri altında oluşan kistler.
KLOSTROFOBİ : Kapalı yerlerden sebebsiz yere korkma reaksiyonudur.
KLEPTOMANİ : İhtiyacı olmaksızın patalojik çalma dürtüsüne verilen addır.
KOCH BASİLİ : Tüberküloz basiline, bulanın adına izafeten verilen ad.
KOLESTEROL : Hayvansal ve bitkisel yağların içerisinde bulunan, karaciğer tarafından sentez edilen bir maddedir. Kanda normalden fazla bulunması halinde, damar sertliğine neden olur, ve bazanda safra pigmentleri ile birleşerek safra taşlarının oluşumunda rol oynar.
KORPUS : Gövde.
KÜRTAJ : Küretajın kelime anlamı kazımaktır. Ama burada adı geçen Kürtaj halk arasında, küçük hamileliklerde rahim içerisindeki ceninin tıbbi müdahele ile alınması kastedilmektedir. Kürtaj ayrıca teşhis amaçlı da yapılabilir. Yani rahim iç duvarından kazınarak örnek alınıp incelenmeside kürtaj olarak adlandırılır.

LABİL : Kararsız, çabuk değişen. Değişken
LAKTASYON : Annenin süt verme devresi.
LAKRİMA : Göz yaşı.
LAKÜN : Küçük boşluk, delik.
LAGOFTALMİ : Göz kapaklarındaki bozukluk nedeniyle gözlerin tam kapanmaması hali.
LAP : Lenfadenopati' kelimesininin kısaltılmış şeklidir. Lenfadenopati, lenf bezlerinde büyüme anlamına gelir.
LAPARATOMİ : Teşhis amaçlı veya ameliyat için karın boşluğunun açılması.
LAPAROSKOPİ : Ucunda kamera olan, laparoskop denilen aletle karın boşluğunun endoskopik incelenmesi.
LARVA : Tırtıl, kurtçuk.
LARENKS : Gırtlak.
LARENJİT : Larenks iltihabı.
LARENGOSKOP : Bogazın muayenesine yarayan aynalı ışıklı alet.
LARENGOSKOPİ : Gırtlağın içinin larengoskop ile muayenesi.
LENFOMA : Başlangıcını lenfoid dokudan almış ur.
LEZYON : Genel anlamda henüz tam olarak niteliği tespit edilmemiş bozukluk.
LİGAMENT : Vücudun muhtelif eklemlerinde, organlarında bulunan bağlara verilen isimdir.

MAKRO : Büyük.
MAKROSEFALİ : Başın (beynin) normalden büyük olması.
MAGNET : Mıknatıs.
MALABSORBSİYON : Emilimin bozuk oluşu.
MALADİ : Hastalık.
MALASİ : Keyifsizlik, kırıklık.
MALARYA : Sıtma.
MALE : Erkek.
MALFORMASYON : Kusurlu oluş, sakatlık.
MALFONKSİYON : Her hangi bir organın yetersiz veya dengesiz görev yapması.
MALİGN : Habis, kötü huylu. Malin
MALLEOL : Ayak ekleminin her iki tarafındaki kemik çıkıntılarına verilen isim.
MALLEUS : Orta kulaktaki çekiç kemik.
MALNUTRİSYON : Sağlık için şart olan, vitamin, mineral, protein ve benzeri maddelerin yetersiz alınmasından doğan hastalıkları tanımlayan bir terimdir.
MALPRAKTİS : Tıpta yanlış, özensiz tedavi. Malpractice
MASTEKTOMİ : Ameliyatla memenin alınması.
MAMİLLA : Meme başı.
MAMOGRAFİ : Meme filmi.
MANDİBULA : Alt çene kemiği.
MANİ : Aşırı neşe şeklinde beliren psişik hastalık.
MANİFEST : Aşikar, gizli olmayan.
MARFAN SENDROMU : Sebebi bilinmeyen herediter genetik bir hastalık.
MARİHUANA : Esrar.
MASTEKTOMİ : Memenin her hangi bir rahatsızlık nedeniyle alınmasıdır. Basit mastektomi sadece meme dokusunun çıkartılmasıdır. Radikal mastektomi ise, kanser vakalarında baş vurulan memeyle birlikte, memenin altındaki kasların ve koltuk altındaki lenf bezlerinin de çıkartılmasıdır.
MASTİTİS : Memenin iltihabıdır, emziren annelerde sütün birikmesi nedeniyle veya meme başındaki çatlak nedeniyle sık rastlanan bir durumdur.
MASTOİDEKTOMİ : Mastoid hücrelerin iltihaplanması nedeniyle mastoid kemiğin çıkartılması ameliyatıdır.
MASTOİDİT : Kulak arkasında bulunan mastoid kemikteki,mastoid hücrelerinin iltihabıdır. Genellikle orta kulak iltihaplarını takip eder.
MAZOHİST : İşkenceden zevk alan, işkence tarzı hareketlerden cinsel haz duyan.
MENENJİT : Beyin zarlarının (Meninkslerin) iltihabıdır.
MENOPOZ : Adetten kesilme.
MENSTRUAL : Menstruasyonla ile ilgili, adet görme ile ilgili.
MENSTRUAL SİKLUS : Adet görme dönemleri, iki adet arası.
MENTRUASYON : Adet görme, ay başı. (bayanlarda periodik kanama)
MENTAL RETERDATION : Zeka gelişiminde gerilik.
METASTATİK : Metastaz yapmış lezyona verilen isim. (Başka bir organdan atlamış tümöral oluşum)
METASTAZ : Herhangi bir organdaki kanser hücrelerinin, vücudun başka bir bölümüne atlamasıdır.
MİTOZ : Hücre bölünmesi.
MUKOLİTİK : Mukusu eriten anlamındadır. Yani, akciğerlerde oluşan ve katılığı nedeniyle çıkarılmakta güçlükle karşılaşılan mukusun (balgam) kıvamını azaltarak, atılmasını sağlayan ilaçlar.
MUKOZA : Bazı organların iç yüzlerini kaplayan ve salgı üreten doku tabakası
MYOM : Uterus adalesinin iyi huylu tümörüdür. Miyom

NARKOANALİZ : Psikanalize yardımcı olmak amacıyla, bir narkotik ilacın kullanılmasıdır.
NARKOLEPSİ : Önüne geçilemiyecek kadar şiddetli uyuma eğilimi.
NARKOZ : Ameliyat yapmak için duyu, hareket ve bilincin damar yolu veya solunum yolu ile narkotik madde verilerek uyuşturulmasıdır. Anestezi
NARKOTİK : Uyutucu, uyuşturucu.
NARSİZM : Kendi kendini sevmek anlamına gelir.Aslında gelişimin normal bir safhasını teşkil eder,ancak hayatın ileri devrelerinde varlığı anormal sayılır. narşizm
NATAL : Doğuşa ait.
NAZAL KEMİK : Burun kemiği.
NAZOFARİNKS : Burnun arka kısmı ile yutağın komşuluk yaptığı bölge.
NATRİUM : Sodyum. Na+
NATUREL  :Normal , tabii, doğal
NAUSEA : Mide bulantısı.
NEBULİZER : Sıvıyı püskürterek uygulamaya yarayan alet.
NEONATAL : Yeni doğana ait.
NEOPLAZİ : Patalojik anlamda yeni doku oluşumu.
NÖROLOJİ : Asabiye, sinir hastalıkları.
NÖROŞİRÜRJİ : Beyin cerrahisi.
NODÜL : Yuvarlak, çapı 1 cm'den küçük patolojik oluşumlar.
OBDUKSİYON : Otopsi.
OBEZ : Şişman.
OBEZİTE : Şişmanlık.
OBJE : Görülebilen veya dokunulanilen herhangi bir şey. Nesne
OBJEKTİF : Duyulup, görülebilen, idrak edilebilen.
OBLİTERASYON : Vücuttaki boşlukların tıkanması.
OBSERVASYON : Müşahade, gözlem
OBSESYON : Daimi endişe,fikri sabit, nöroz.
OBSTRÜKSİYON : Tıkanma, engel.
OBSTETRİ : Doğum bilgisi.
ODİOGRAM : Kulağın işitme gücünün kaydıdır, odiometri cihazı ile ölçülür.
OEDİPUS KOMPLEKSİ : Erkek çocuğun annesine karşı duyduğu bilinçsiz yakınlık nedeniyle babasını kıskanması ve bununla ilgili ruhsal bozukluklar kompleksine verilen isimdir.
ODONTOİD : Diş şeklinde.
OFTALMİK : Göze ait.
OFTALMOPLEJİ:  Göze ait sinirlerin felci sonucu göz kapağının düşmesi ve gözün hareket edememesi ile birlikte oluşan tablo.
OFTALMOLOJİ : Göz ve göz hastalıkları ile uğraşan bilim dalı.
OFTALMOSKOP : Göz içi muayenesinde kullanılan bir alet.
OFTALMOSKOPİ : Oftalmoskop ile gözün içinin muayene edilmesi.
OFTALMOLOJİST : Göz hastalıkları uzmanı, göz mütehassısı.
OFTALMOTONOMETRİ : Göz içi basıncın ölçülmesi.
OKKULT : Gizli, kapalı. occult
OKLUDE : Kapalı, tıkalı.
OKSİPiT : Başın arka kısmı, occipit
OKULOMOTORYUS : Gözü hareket ettiren sinirlerden birisidir.(3.kafa çifti Nervus Oculomotorius)
OKÜLER : Göze ait.
OLEKRANON : Dirsekteki çıkıntı. olecranon
OLFAKTORYUS : Koku siniri.(Nervus Olfactorius)
OLİGÜRİ : İdrarın normalden az çıkartılması
OLİGO : Geri,küçük.
OLİGODENDROGLİOMA : Sinir sistemi destek dokusuna ait, özellikle beyincikte görülen kötü huylu tümör.
OLİGOSPERMİ : Menide spermatozoidlerin normalden az oluşu.
OMENTUM : Karın içerisinde, barsakları örten oluşum.
ONANİZM : Genital organlar ile oynayarak kendi kendine tatmin.
ONKOLOJİ : Tümöral oluşumlarla ilgili bilim dalı.
OPAK : Donuk, şeffaf olmayan.
OPERABL: Ameliyat edilebilir, ameliyat edilmekle halen bir şansı olan. ( aksi; inoperabl )
OPERASYON : Cerrahi müdahale, ameliyat.
OPİAT : Afyonlu ilaç, uyuşturucu.
OPUSTOTONUS : Bazı hastalıklarda vücudun ekstansör (gerici ) kaslarının gerilmesi sonucu gövdenin yay biçimi alarak kasılmış hali. ( Örn. Tetanozda )
OSTEOGENESİS : Kemik oluşumu, kemiklerin gelişimi.
OSTEOGENESİS İMPERFEKTA : Kemiklerin kolayca kırılacak şekilde gevrek oluşu ile karekterize kalıtsal nitelik gösteren hastalık.
OSTEOJENİK : Kemik yapıcı.
OSTEOİD : Kemik gibi, kemiğimsi.
OSTEOLİZ : Kemiğin çürümesi, nekrozu, erimesi.
OSTEOMALASİ : Kemiklerin yumuşaması ile karekterize bir hastalık.
OSTEOMİYELİT : Kemik iltihabı.
OSTEOFİT : Kemiklerde patalojik olarak oluşan çıkıntı şeklindeki oluşumlar.
OSTEOPLASTİ : Kusurrlu kemiği düzeltme veya sağlam kemikle değiştirme ameliyatı.
OVOBLAST : Yumurtanın geliştiği hücre, yumurta hücresi.
OVOSİT : Olgunlaşma devresinden önceki dişi cinsiyet hücresi ; oosit
OVULASYON : Kadınlarda yumurtalıklarda ovumun (yumurtanın) atılmasıdır. Ovülasyon genellikle adet dönemlerinin ortasına rastlayan 11-14. günler arasında olur. Yumurtlama .

ÖDEM : Vücutta anormal miktarda su toplanmasıdır.Kalp, damar ve böbrek hastalıklarının bir belirtisi olabildiği gibi bazı allerjik durumlarda ve beyin travmalarında ciddi sonuçlar doğurabilir. Eudema
ÖDİPUS KOMPLEKSİ : Bkz. ODİPUS KOMPLEKSİ.
ÖSTAKİ BORUSU : Orta kulakla nazofarenksi birleştiren, atmosfer basıncı ile orta kulak içi basıncı dengeliyen yola verilen isimdir.
ÖSTROJEN : Yumurtalıklardan salgılanan ve insanlarda sekonder cinsel karakterlerin gelişmesini sağlıyan hormondur.
ÖTENAZİ : Kısaca ölüm hakkı da denilebilir.Tedavisi mümkün olmayan kronik hastalıklarda, hayattan umudunu kesmiş hastanın ağrısız bir metotla ölümüne izin verilmesidir.Yasal değildir.
ÖZEFAGUS : Yemek borusuna verilen isimdir, yutak ile mideyi birleştirir. Eusophagus

PAKİMENENJİT : Beynin en dış zarının (dura mater) iltihabıdır.
PANDEMİ : Salgın bir hastalığın kıta düzeyinde çok geniş bir alana yayılmasına verilen isimdir.
PALİLALİ : Psikolojik bir bozukluk olup, aynı cümle veya kelimenin bir çok defa tekrarlanmasıdır.
PALYATİF : Hafifletici.
PALPASYON : Elle dokunularak yapılan muayene.
PALPİTASYON : Kalpte çarpıntı hissi
PALSY : Felç, inme. palsi
PAN : Bütün.
PANARİS : Tırnak yatağı iltihabı, dolama.
PANARTERİT : Bütün arterleri kapsayan iltihabi durum.
PANKARDİT : Kalbin bütün zarlarının iltihaplanması hali
PANKREAS : Karın boşluğunun üst tarafında ve bel omurlarının ön kısmında yerleşik bir organdır.Salgılarıyla sindirm fonksiyonuna yardımcı olur ve kan şekerini düzenler.
PANKREATİT : Pankreas iltihabıdır.
PANOFTALMİ : Gözün bütün tabakalarının iltihabı.
PANSİNÜZİT : Bütün yüz sinüslerinin iltihabı.
PAPİLLOM : Meme başı gibi çıkıntılar yapan iyi huylu tümörler.
PAPİLLOKARSİNOM : Kötü huylu papillom.
PAPAVERİN : Opiumdan elde edilen, düz kasların spazmını çözücüetkiye sahip bir alkaloid.
PAPİLLİT : Görme sinirinin retinaya girdiği yerin(optik papilla)ödemli iltihabı.
PAPÜL : Ciltteki, sınırları belirgin, kabarık, 1 cm'den küçük çaplı lezyonlardır.
PARA : Yanında, yan. Örn. (Para-aortik aortun yanında)
PARAKARDİAK : Kalbin yanında, kalbe komşu.
PARALİTİK : Felç olan, felçli kişi.
PARALİZİ : Felç.
PARAMEDİAN : Orta hattın yanında, orta hatta yakın.
PARAMEDİKAL : Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren. Ancak kullanılan anlamıyla tıp dışı.
PARANAZAL : Burun boşluğunun yanında, buruna komşu.
PARANKİM : Bir organ yada bezin görev gören dokusudur. Örneğin, karaciğer parankimi denildiği zaman, karaciğerin bütünü anlaşılır.
PARAOZEFAGEAL : Özefagusun ( yemek borusu ) yanında yer alan.
PARAPLEJİ : Belden aşağı her, iki bacağın tutmaması, felç hali.
PARAPAREZİ : Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci, örn. hareket olup, yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması.
PARATİROİD : Tiroid bezi arkasında bulunan dört adet küçük beze verilen isim.
PARATİROİDEKTOMİ : Paratiroidlerin ameliyatla çıkartılması.
PARATRAKEAL : Nefes borusunun yanında yer alan.
PARAVERTEBRAL : Omurganın ( Vertebral Kolon ) yanında yer alan.
PARAZİTEMİ : Kanda parazit bulunması.
PARAZİT : Asalak.
PARASENTEZ : İçinde su veya cerahat toplanmış bir vücut boşluğundaki sıvıyı çıkarmak için yapılan delme ameliyatı.
PARENKİM : Organın kendine özel doku yapısı.
PARENTERAL : İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, adele içi gibi yollarla verilmesi.
PARESTEZİ : Uyuşma, karıncalanma veya yanma hissi gibi duyusal bozukluklar.
PARİETAL KEMİK : Kafatasının her iki yan tarafındaki kemiklere verilen isim.
PAROKSİSMAL : Ani ve geçici krizler halinde gelen.
PARSİYEL : Bütününü kapsamayan, tam olmayan, kısmi.
PARTİKÜL : Parçacık, zerre.
PARTUS: Doğum.
PAROTİS BEZİ : Kulak altı tükrük bezi.
PAROTİTİS : Kabakulak. Parotis bezi iltihabı
PATELLA : Diz kapağı kemiği.
PATOJEN : Hastalık yapan madde veya mikroorganizmalar.
PATOGENEZ : Hastalığın esas ve gelişimi.
PATOGNOMONİK : Bir hastalık için çok özel belirti, bu varsa mutlaka o hastalık akla gelmelidir gibi.
PATOLOJİ : Hastalık bilimi
PATOLOJİK : Normal olmayan, hastalıklı.
PATOLOG : Hastalık nedeni ile dokularda meydana gelen değişimleri inceleyen bilimle uğraşan kişi.
PEDİATRİ : Çocuk sağlığı ve hastalıkları ile uğraşan tıp dalı.
PEDİATRİST : Çocuk hastalıkları uzmanı.
PELVİS : Leğen kemiği.
PENİS : Erkek cinsel organı.
PERİTON : Karın içi organları çepeçevre saran, karın boşluğunun iç yüzünü örten zardır. Karın zarı
PERİTONİT : Peritonun iltihabıdır.
PERORAL : Ağız yolu ile.
PETEŞİ : Ciltte nokta biçiminde kanamalar. (Damar dışına kan çıkması)
PHENOTYPE : Kişinin kalıtsal yapısının dışa akseden görünümü, aynı tür fertlerini belirleyen, gözle görülebilen özelliklerin tümü.
PITRIASIS : Daha çok gövdede ve uzuvların gövdeye yakın yerlerinde yerleşen, bazan kepeklenme gösteren bir cilt hastalığıdır. Çeşitli türleri vardır, bunlardan PITRIASIS VERSICOLOR'da deniz mevsimlerinde hasta olan bölge güneş ışını almadığı için daha belirgin hale gelir.
PLAK : Plak, dermatologlar için açık bir anlamı olan ancak başkaları tarafından genellikle anlaşılmayan bir terimdir. Yüksekliğine oranla kapladığı alan geniştir ve keskin bir kenarı vardır. Plaklar en sık sedef hastalığında (psöriasis) görülür.
PLEVRA : Akciğerleri ve göğüs kafesinin iç yüzünü örten zar ; pleura
PLEVRAL : Plevraya ait ; pleural
PLÖREZİ : Plevra iltihabı. Akciğerin üzerini örten plevra ile göğüs duvarını örten iki plevra yaprağı arasında sıvı birikmesi.
PLÖRİT :  Plevranın, sıvı birikmeksizin kuru iltihabı.
POLİKİSTİK : Bazı organlarda çok sayıda içi sıvı ile dolu (kistik) oluşumlara verilen addır. Polikistik böbrek, polikistik over , polikistik meme gibi.  Çok sayıda kist ihtiva eden .
POLİP : Organların ve vücut boşluklarının iç yüzünü kapsayan mukoza adı verilen tabakadan menşeini almış, saplı iyi huylu küçük ur.
PROSTAT : Erkeklerde mesanenin altında ve idar yolunun başlangıcında bulunan genital sisteme ait bir bez.
PROSTATİT : Prostat iltihabı.
PSORIASIS : Halk arasında sedef hastalığı olarak bilinir. Sık rastlanan, özellikle diz ve dirseklerde ve vücudun diğer bölgelerinde rastlanan simetrik, kırmızı, kabuklanma ve pullanma gösteren bir cilt hastalığıdır. Sebebi bilinmemektedir.
PULMONER : Akciğer veya akciğerlerle ilgili.
PULMONER ARTER : Akciğerin büyük besleyici arteri.
PÜSTÜL : Ciltte, içerisinde cerahat bulunan kabarık lezyonlardır.

RABİES : Kuduz.
RADİUS : Ön kolun dış tarafında (baş parmak tarafında) bulunan kemiktir.
RADİKAL : Sebebe yönelik, köklü.
RADİKÜL : İnce dal, küçük kök.
RADİKÜLİT : Omurilikten çıkan sinirlerin (spinal sinir) kök iltihabıdır.
RADİKÜLOPATİ : Spinal sinir köklerini tutan herhangi bir hastalık.
RADYOAKTİF : Radyasyon yayan özelliğe sahip.
RADYODERMATİT : Işına maruz kalmış ciltte meydana gelen dermatit.
RADYOLOJİ : Genel anlamda X ışınları,ses dalgaları veya diger yöntemleri kullanarak teşhis hizmetleri veren tıp dalıdır.
RADYOTERAPİ : Işınlama kullanılarak yapılan tedavi yöntemi.
RAHİM : Uterus, döl yatağı.
RAŞİTİZM : D vitamini eksikliğinin neden olduğu, çocuklarda görülen bir hastalıktır.Kemik teşekkülünün tam olmaması nedeniyle tedavisi geciktirilmiş, ihmal edilmiş vakalarda uzun kemiklerde deformiteler teşekkül eder.
REFRAKSİYON : Kırılma.
REFRAKTOMETRE : Görme bozuklukluklarını ölçen cihaz.
REJENERASYON : Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri.
REJİONAL : Bir bölgeye ait. Bölgesel
REGRESYON : Bir hastalık belirtisinin gerilemesi, şiddetinin azalması.
REGURJİTASYON : Yenilen yiyecek ve içeceklerin, kusma olmaksızın ağıza geri gelmesi.
REHABİLİTASYON : Fiziki hareket kusurlarını düzeltme, yeniden kazandırma.
RELAKSİN : Gebelik esnasında meydana gelen ve doğum işlevinde gevşetici rol oynayan hormon.
REMİSYON : Hastalık belirtilerinin sönmesi.
RENAL : Böbrekle ilgili.
RENAL ARTER : Böbrek arteri ( atardamarı )
REPRODUKTİF : Çoğalabilen.
RESPİRASYON : Solunum, nefes almak.
RESPİRATUVAR SİSTEM : Solunum sistemi.
RETANSİYON : Birikme, toplanıp kalma. ( Örn. İdrar retansiyonu;idrar tutulması, idrar yapamama.)
RETİKÜLER : Ağ gibi, ağ biçiminde.
RETİNA : Gözün en iç tabakası, ağ tabaka.
RETİNİT : Retina iltihabı.
RETROBULBER : Göz küresinin arka kısmı.
RETROBULBER NÖRİT : Görme sinirinin, gözün arka kısmındaki bölümünün ani görme kaybı ile karekterize iltihabi durumu. Retrobulber neurit
RETROGRESSİV : Gerileyen.
RETROPERİTONEAL : Periton zarının arkasında.
RETROVERSİ : Bir organın normal konumda değil arkaya doğru eğik durumda olması.
REVASKÜLARİZASYON : Yeniden damarlanma.
REYNAUD : Sebebi bilinmeyen, daha çok orta yaşlı kadınlarda rastlanan bir rahatsızlık olup, özellikle soğuğa maruz kalınca parmaklarda morarma ve hissizleşme ile karakterize bir damar rahatsızlığıdır.
REZEKSİYON : Bir organ veya vücut kısmının bir bölümünün veya tamamının çıkartılması.
REZİDÜ : Artık, bakiye.
REZİDÜEL : Kalan, artan. ( Örn. Rezidüel İdrar; İdrar yapıldıktan sonra çıkartılamıyarak geride kalan idrar.)
REZİSTAN : Mukavim, dirençli.
REZİSTANS : Direnç, mukavemet.
REZORBSİYON : Emilme. rezorpsiyon

SAFRA : Karaciger tarafından salgılanan, yeşilimsi kahverengi bir sıvıdır.Safra, kısmen yağ sindirimine yarayan bir salgı, kısmende eskimiş alyuvarların tahrip olmaları sonucu oluşmuş bir atılma ürünüdür.
SAFRA KESESİ : Karaciğerden salgılanan safranın toplandığı, karacigerin alt kısmında bulunan torba şeklinde bir organ-dır.Kesenin görevi, safrayı depolayıp, yoğunlaştırmak, ve gerekli aralıklarla oniki parmak barsağına safra salgılamaktır.
SAK : Kese, torba.
SAKKÜLER : Keseye benzer, torba gibi. sacculer / sakküler / saküler
SAKRUM : Kuyruk sokumu. sacrum
SAKRALİZASYON : Beşinci bel omuru ile kuyruk sokumu kemiğinin birleşik olmasına verilen isim.Yapısal bir farklılıktır.
SAKROİLİAK EKLEM : Sakrumla kalça kemiğinin, sağda ve solda yapmış olduğu eklem.
SADİZM : Başkalarına acı vermekten cinsel haz duyma.
SADİST : Başkasına işkence etmekten zevk alan kişi.
SAGİTTAL : Vücudu sol, sağ şeklinde ortadan ayıran düzlem. saggital / sajital
SALİSİLİK ASİT : Ateş düşürücü etkisi olan ve aspirin yapımında kullanılan bir madde.
SALMONELLA  :Bir bakteri türü.
SALPİNKS : Tuba uterina ; rahimle yumurtalıklar arasındaki geçişi sağlayan, sağlı sollu iki tarafta bulunan tüpler.Tüplerin tıkalı olması kısırlığa neden olur.
SALPENJİT : Tuba uterinaların iltihabı.
SEDASYON : Hastanın sakinleştirilmesi.
SİMPLEKS : Tek maddeden oluşmuş, basit, sade.
SİNÜZİT  : Sinüs adı verilen yüzdeki kemik boşlukların iç yüzünü kaplayan mukoza iltihabına ve boşlukta cerahat toplanmasına sinüzit adı verilir.
SİROZ : Bir organda sertleşme ve nedbeleşme ile karakterize fibröz doku oluşumuna verilen isimdir. Ancak siroz  terimi hemen her zaman karaciğerin görevini yapamamasıyla ilgili, kronik karaciğer iltihabı için kullanılır.
SİTOLOJİ : Hücre bilimi.
SKOLYOZ (SKOLİOSİS) : Omurganın sağ veya sola doğru eğrilikleri ile karakterize şekil bozukluğu.
STERNUM : İman kemiği.
SUBKARİNAL : Karinanın altında. (Karina: Trakea'nın ikiye ayrıldığı yere verilen isim)
SUBPLEVRAL : Akciğer zarının altında.

TABES DORSALİS : Sfilizin ilerlemiş döneminde sinir sistemi tutulumuna bağlı olarak dengesizlik, yürüme güçlüğü görme bozuklukları ile seyreden tabloya verilen isimdir.
TALAMUS : Orta beyindeki bir cekirdek grubuna verilen addır.
TALASEMİ : Kalıtsal bir kan hastalığıdır.akdeniz kıyılarında yaşayanlarda daha sık görülür.
TAKİPNE : Çok hızlı solunum.
TARTAR : Diş taşı.
TELENJEKTAZİ : Deride veya mukozalarda kırmızı lekeler şeklinde görülen kılcal, arteriol ve venüllerin genişlemesinden oluşan lezyonlar.
TELEKARDİOFON : Kalp seslerini hastadan uzakta dinleten alet.
TELEPATİ : Beş duyu işe karışmaksızın düşüncelerin, bu duyuların üstünde bir yolla aktarılması.
TEMPORAL BÖLGE : Şakak bölgesi.
TENDİNİT : Tendon iltihabı.
TENDON : Kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar.
TENESMUS : Rektum veya mesanenin iltihaplı durumlarında görülen, ağrılı işeme veya defekasyon duygusu.
TENYA : Barsak paraziti, şerit, yassı solucan.
TESTOSTERON : Erkek seks hormonu
TREMOR : İrade dışı titremelere verilen addır. Örneğin, Hipertiroidi (Tiroid bezinin fazla çalışması) adı verilen rahatsızlıkta ellerde görülen ince amplitüdlü titremelere tremor adı verildiği gibi, Parkinson da görülen kaba ve büyük amplitüdlü titremelere de tremor denir.
TROMBOZ : Kan damarlarının pıhtı veya ateron (kolesterol) plakları oluşarak tıkanmasıdır


ULNA : Ön kolun iki kemiğinden içte (serçe parmağı tarafında)bulunanıdır.
ULTRASOUND : İnsan kulağının duyamıyacağı kadar yüksek (20000 MHz den yüksek) frekanslı ses dalgaları. Ultra ses. Ultrason
ULTRASONOGRAFİ : 20000 MHz den yüksek sesler kullanılarak elde edilen görüntüler.Bir çok hastalığın ön teşhisinde kullanılan, ancak daha çok karın organları gibi ses dalgalarının kolayca geçebileceği konumdaki organların tetkikinde etkili bir inceleme yöntemidir.Şua söz konusu değildir.
ULTRAVİOLE : Dalga boyu 2000-4000 arası olan mor ötesi ışınlar.
UTERUS : Rahim, döl yatağı.
UTERUS BİCORNİS : Uterusun iki boynuzlu olması anlamında bir terimdir.Uterusun üst kısmının çökük olması nedeniyle her iki uç kısımlarının beligin hal alması sonucu ortaya çıkan görünümdür.
UVULA : Küçük dil.
ÜLSER : Geniş anlamıyla deri ya da mukoza altı dokuları meydanda bırakan kronik yaralardır.
ÜLSERATİF KOLİT : Kalın barsakla rektumun, kronik iltihabı ve ülserasyonudur.
ÜREMİ : Kandaki üre oranının normalin üzerinde olması halidir.
ÜRETER  :Böbreklerle idrar torbasını birleştiren, idrarın torbaya ulaşımını sağlayan tüptür.Her iki tarafta birbirinden bağlantısız olarak bulunur.
ÜRETRA : İdrarın dışarıya atılmasını sağlayan ve ıdrar torbasından sonraki idrar yoluna verilen isim.
ÜRETRİT : Üretranın iltihabıdır.
ÜROLOJİ : Kadın ve erkeklerdeki idrar yolları ve üreme sistemleri ile ilgili hastalıkları inceleyen bilim dalıdır.Bevliye.
ÜRTİKER : Hassasiyet sonucu ortaya çıkan deri döküntüleri ve kaşıntı ile belirgin bir durumdur.
ÜRİN : İdrar.
ÜROGENİTAL : Genital ve idrar yolları sistemi ile ilgili.
ÜROGRAFİ : Damardan kontrast madde verilerek böbrekler,idrar torbası ve idrar yollarının belirli zaman aralıkları ile filmlerinin çekilmesidir.Üriner sistem hakkında teşhis amaçlı yapılan işlemdir.

VAGOTOMİ : Vagus sinirinin etkisini ortadan kaldırmak amacıyla dallarından birisinin kesilmesidir.
VAGUS : Nervus Vagus onuncu kafa siniridir, kafatasından çıktıktan sonra mide , barsak sisteminin bir kısmına, kalp ve akcigerlere dallar verir.Bu sistemlerin fonksiyonlarında önemli rol oynayan bir sinirdir.
VAJEN : Kadın cinsel organı.
VAJİNİT : Vajina iltihabı.
VAKSIN : Aşı ; vaccine
VARİS : Kirli kan taşıyan damarların, fonksiyonel bozuklukları sonucu ya da kan akımının önündeki bir engel nedeniyle genişliyerek kıvrımlı bir hal almasıdır.Yüzeyel olduğu gibi derin venlerde de varis gelişebilir.
VARİKOSEL : Erkeklerde spermatik kordon venlerinin genişlemesi sonucu torbalar içersinde varis oluşumu. Varikosel en çok sol testiste  olur.
VASKÜLİT : Damar iltihabı.
VAZODİLATASYON : Damar genişlemesi.
VAZODİLATATÖR : Damar genişletici etkiye sahip ilaç, madde.
VAZOKONSTRÜKSİYON : Damarları büzülmesi, kasılması.
VAZOKONSTRÜKTÖR : Damarları büzen etkiye sahip ilaç, madde.
VAZOSPAZM : Damar kasılması, büzülmesi.
VEJETERYAN : Bitkisel gıdalarla beslenen, etyemez.
VEN : Kirli kanı kalbe taşıyan damarlar.
VERTİGO : Genel anlamda baş dönmesi, hareket duygusu demektir. Ancak tansiyon düşmesi ile ilgili baş dönmeleri bu kapsamda değildir. Vertigodan kastedilen labirentit, iç kulak iltihabı, Meniere hastalığı gibi durumlarda olan baş dönmesi hissi Vertigo diye adlandırılır.
VİTİLİGO : Bir cilt hastalığı olup, vücudun çeşitli bölgelerinde, yer yer renk (pigment) kaybı ile karakterize, normal bölgelerden keskin sınırlarla ayrılan beyaz lekeler.

YABANCI CİSİMLER : Vücudun belirli bir yerinde, normalde bulunmayan her hangi bir madde yabancı cisimdir. Bunlara özellikle çocuklarda, barsaklar, kulak ve burunda rastlanır. Yutulan yabancı cisimler, yemek borusunda takılabilir, ya da tehlikeli olabilir.Bu nedenle bazen ameliyatla çıkartılmaları gerekebilir.
YAĞ EMBOLİSİ : Büyük kemik kırıklarında görülebilen bir komplikasyondur. Kemik iliğindeki yağın bir kısmı açığa çıkar ve yağ damlaları kan dolaşımına karışıp damar tıkanmasına neden olur.
YAĞLI DEJENERASYON : En çok kalp, karaciğer ve böbreklerde görülür. Bu organlarda, hücreler normal çalışma yeteneklerini kaybederler ve içlerinde yağ tanecikleri birikir.
YALANCI GEBELİK : Tüm gebelik belirtilerinin olmasına rağmen, uterus boştur. Bu duruma yalancı gebelik denir. Daha çok psikolojik menşelidir.

Zar :  Anatomide makroskopik ya da mikroskopik boyutlu, az ya da çok farklılaşmış ya da karmaşık yapıda, geniş ve yassı katman biçimli oluşumların genel adıdır.
Zatürree  : Akciğer dokusunun iltihabı. Çeşitli etkenlere bağlı olarak gelişmekle birlikte, genellikle birincil ya da ikincil mikrobik etkenlerin yol açtığı akut ya da subakut hastalık tablolarını belirten bir terimdir. Pnömoni , pneumonia
Zayıflık : Kişinin vücut ağırlığının yaşına, cinsiyetine ve boyuna göre hesaplanmış normal değerlerden daha düşük olması.
Zehir : Hücrelere ve yaşayan dokulara kimyasal ya da biyokimyasal nitelikte zararlar veren her türlü madde. Zehrin en tipik özelliği bu zararlı etkisini en küçükdozlarda bile göstermesidir.
Zehirlenme : Bir zehrin vücutta emilmesiyle ortaya çıkan belirtileri anlatan genel terim. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalıkhaline ya da ölüme yol açar.
Zeka : Yeni sorunları karşılayarak uygun çözümler bulmak amacıyla, zihnin tüm ögelerini amaca uygun kullanabilme yeteneği ya da gücü.
Zeka Geriliği : Zihinsel gelişmenin yavaşlığı. Doğuştan gelen ya da bebeklik çağında ortaya çıkan zihinsel yetersizliğe bağlı olarak ruhsal gelişimi duraklayan kişilerde görülür.
Zeka Yaşı : Psikolojide, zeka testleriyle saptanan ve takvim yaşından farklı olarak belirli bir yaş grubuna özgü becerilerle zihinsel yetkinliği ifade eden ölçü.
Zigoma : Gözlerin alt ve yan kısımlarında, elmacık kemiklerine karşılık düşen yüz bölgesi.
Zigot : Döllenme sırasında spermatozoitin yumurtayla birleşmesi sonucu oluşan hücre.
Zon : Bölge ; zone
Zona : Etkeni su çiçeğine de yol açan virüs hastalığı. Herpesvirüs.
Zoofili: Hayvanlara karşı aşırı düşkünlükle belirlenen hafif bir duygulanım bozukluğu. Genellikle aşırı duygusal, destek konusunda saplantılı ve normal yoldan bu desteği sağlayamamış kişilerde (bekarlar, çocuksuz çiftler vb.) görülür.

Kaynak: TIP SÖZLÜĞÜ Dr. Ercan Karakuş

29 Ocak 2011 Cumartesi

Bankacılık Terimler Sözlüğü

A
A Tipi Yatırım Fonu: Hisse senedi ağırlıklı yatırım fonlarıdır. Portföy değerinin en az yüzde 25'ini devamlı olarak Türk şirketlerinin hisse senedi olarak bulundurmaları zorunludur.
Açık Bütçe: Gideri gelirini aşan bütçedir.
Açık Pazar: Serbest piyasa yerine kullanıldığı gibi yabancı üreticilerin mallarını serbestçe satabildiği piyasa anlamına gelir.
Açık Piyasa İşlemi: Merkez Bankası’nın para değerinde kararlılık sağlamak amacı ile giriştiği piyasa işlemleridir. Piyasaya hazine bonosu ya da tahvil satarak para hacmini daraltabilir veya alım yaparak genişletebilir.
Adat: Faiz hesaplamalarında kullanılan bir terimdir. Faize esas olan anapara ile paranın kullanıldığı gün sayısının çarpımından oluşan rakamdır.
Akit: Sözleşme anlamına gelir. En az iki kişi arasında belli bir işin yapılması veya yapılmaması konusunda yapılan anlaşmadır.
Aktif: Bir işletmenin sahip olduğu varlıklardır.
Altın Rezervi: Merkez bankasında veya devlet hazinesinde kur istikrarı için külçe ya da madeni para olarak saklanan altın anlamına gelir.
Amortisman: Bir şirkette 1 (bir) yıldan daha uzun süre kullanılacağı düşünülen duran varlıklar her yıl eskiyerek değer kaybeder. Bu değerin o yılın gelirlerinden bir payı gider olarak düşülerek bir hesapta toplanır. Bu işleme "amortisman ayırmak" denir.
Aracı Kurum: Sermaye piyasası faaliyetlerinde bulunmak üzere Sermaye Piyasası Kurulu tarafından aracılık yetkisi verilmiş anonim ortaklıklardır.
Arbitraj: Kısa dönemli fonların piyasalarda meydana gelen fiyat farklılıklarından yarar sağlamak amacıyla yapılan alım satım işlemidir.
Atıl Para: Para piyasasının dışına çıkarak kullanılmayan paradır.
B

Basit Getiri: Yapılan yatırımdan elde edilen faiz gelirinin vade sonunda tekrar yatırıma dönüştürülmediği durumdaki yıllık getirisidir.
Benchmarking: Tezgah çalışması; bir kuruluşun kendi sektöründen veya dışından başarılı bir kuruluşu referans alarak karşılaştırma yapması ve daha iyi olmaya çabalaması; aynı sektörde çalışan şirketlerin birbirlerinin ürünleri üzerinde yaptığı inceleme, piyasa araştırması, pazarlama taktiklerinin belirlenmesi gibi etkinlikler; bir şirketin rakiplerinin üretimden yönetim şekline kadar tüm yöntemleri detaylı olarak incelemesi ve kendi şirketine adapte etmesi olarak adlandırılır.
Bilanço: Bir işletmenin sahip olduğu varlıklar ile bunların hangi kaynaklardan finanse edildiğini gösteren tablodur.
Bileşik Getiri: Yatırımdan elde edilen faiz gelirinin dönem sonunda aynı oranla tekrar yatırıma dönüştürüldüğü varsayımı ile hesaplanan getiridir.
Bono: Düzenleyenin imzasını, düzenleme tarihini, alacaklının ismini, bono veya emre muharrer senet sözcüklerini içeren bir taahhüt,borç senedidir. Taahhüt senedinin bono sayılabilmesi için bu şartları içermesi gerekir. Düzenleme yeri veya ödeme yeri ifadelerinden birinin bulunmaması bononun niteliğini değiştirmez. Ancak her ikisi de belirtilmemişse taahhüt senedi bono değil adi senet kabul edilir.
Borsa: Sermaye Borsaları, menkul kıymetlerin ticaretinin yapıldığı kurumsal piyasalardır. Bir piyasadır, çünkü menkul kıymetlerin ticaretinin yapıldığı yerlerdir. Kurumsaldır, çünkü kendine özgü kuralları ve standartları vardır. Borsalar, sadece hisse senetleri için değil, başka tür emtiaların (ticari malların) ve enstrümanların da ticaretinin yapıldığı yerlerdir. Örneğin bono ve tahvillerin genellikle menkul kıymetler borsalarının içerisinde ticareti yapıldığı halde, döviz ticareti için döviz borsaları veya mal ticareti için emtia borsaları vardır.
Borsaya Kote Olmak: Borsanın izniyle halka arz edilecek hisse senetlerinin, borsaya kaydedilmesidir. Kote ettirilmemiş senetlerin ticareti olanaklı değildir. Kote olmuş senet, ilgili borsada tanındığı ve alım/satımının yapılmasına izin verildiği anlamına gelir.
Bütçe: Gelecekteki belirli bir dönemde gerçekleşmesi düşünülen gelir ve giderlerin karşılıklı listesini içeren cetveldir.
Bütçe Dengesi: Devlet harcamalarının gelirlerine eşit olması anlamına gelir.
Bütçe Açığı: Devletin harcamalarının, gelirlerinden yüksek olması anlamına gelir.
Bütçe Fazlası: Devlet gelirlerinin harcamalarından yüksek olması anlamına gelir.
Büyüme: Ülke ekonomisinde işgücünün çoğalması, üretim araçları ve GSMH’nin artması vb. genel verilerin yükselmesidir.
C-Ç

Cari işlemler dengesi: Bir ülkenin toplam mal ve hizmet ihracatı ve transferlerinin toplamıyla tüm ithalatının farkıdır. Cari işlemler dengesi hesaplamasında finansal varlık ve yükümlülükler hesaba katılmaz.
Cari Kur: Döviz piyasalarında günlük alım satım esnasında meydana gelen döviz fiyatlarına denir.
Cari Varlıklar: Satılabilir pay senedi ve tahviller, alacaklar, stoklar, kasa ve öteki döner varlıklardan oluşan bir bütündür.
Ciro:  1) çekin arkasını imzalama, (2) bonodan doğan hakların bir başka kimseye senet sahibi tarafından devredilmesi, (3) bir şirketin bir yıllık iş hacmi olarak tanımlanabilir.
Çapraz Kur: İki yabancı para biriminin bir başka ülkedeki değerlerini göstermek için kullanılan terimdir.
Çek: Para yerine kullanılan değerli kağıt; herhangi bir kredi kurumunda hesabı bulunan bir kimsenin özel işaretli bir matbu kağıtla, söz konusu kişiye ya da kağıda sahip kişiye yazılı miktar kadar para ödenmesine ilişkin verdiği yazılı emir, bir bankada ticari hesap açtırmış olan kimsenin gerek kendisine gerekse de başkasına ödeme kolaylığı gösteren yazılı talimat anlamına gelir.
D

Dalgalı döviz kuru: Ulusal paranın değerinin serbest piyasada döviz arz ve talebine göre belirlendiği sistemdir.Serbest döviz kuru sistemi, yüzen kur sistemi, esnek döviz kuru sistemi gibi isimler de verilmektedir. Bu sistemde döviz kuru günlük olarak herhangi bir kamu müdahalesi olmadan belirlenir. Döviz piyasasındaki denge ve ödemeler bilançosu düzeltmeleri döviz kurundaki değişmelerle gerçekleşir.
Dar Yükümlü: Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler sadece Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilir.
Deflasyon: Enflasyonun tersi. Genel fiyat düzeyleri düşerken ulusal gelir, üretim ve istihdamın da düşmesidir.
Destek seviyesi: Fiyatların düşerken yoğun alımlar ile karşılaştığı ve daha aşağıya düşmekte zorlandığı seviyedir.
Dezenflasyon: Sert olmayan deflasyonist önlemlerle enflasyonun sınırlandırılmaya çalışılmasıdır.
Devalüasyon: Ulusal paranın dış değerinin resmen düşürülmesine denir.
Devlet tahvili: Türk Hazinesinin çıkardığı vadesi bir yıl ve daha uzun olan borçlanma senetleridir.
Dış Borçlanma: Ülkenin kaynaklarına ek bir kaynak sağlamak, döviz olarak yeni ödeme gücü elde etmek gibi amaçlarla ülke dışındaki yabancı hükümet ya da finans kuruluşlarından karşılıklı ya da karşılıksız geri ödemeli kaynak bulunmasıdır. Türkiye’de dış borç kavramı içinde kamu sektörünün yanısıra, özel kesimin dış borçları da birlikte anılır.
Dış Denge: Bir ekonominin dışalım ve dışsatım sonucunda ödemeler bilançosunun açık verip vermemesidir. Dış denge, milli gelir, döviz kuru ve döviz sınırları değişkenlerine bağlıdır.
Direnç noktası: Borsada, belli bir süreç içinde sürekli bir fiyat artışının yoğun satışlar sonucu durdurulduğu fiyat seviyesini ifade eder.
Disponibilite: Likiditesi yüksek olan ve her an kullanılmaya hazır olan parayı ifade eder.
Döviz: Ulusal para dışındaki tüm yabancı paralar ve bu para cinsinden değer taşıyan menkul değerlere verilen isimdir.
Döviz Borsası: Döviz arz edenlerle döviz talep edenlerin karşılaştıkları, ulusal paraların birbirlerine çevrildikleri standartlaştırılmış piyasadır.
Döviz Çıpası: Sabit döviz kuru uygulamasında belirlenen paritedir.
Döviz Kuru: Yabancı paraların ulusal para cinsinden fiyatıdır.
Döviz Tevdiat Hesabı: Yurtiçi ve yurtdışında yerlesik kişilerin, ticari bankalarda açmış oldukları yabancı para cinsinden mevduata verilen isimdir.
Dünya Bankası: Bretton-Woods Sistemi’nin ortaya çıkardığı Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası’dır. Az gelişmiş ülkelerin kalkınması amacıyla borç para vermek ve sermaye yatırımlarını kolaylaştırmak için kurulmuştur.

E

Elektronik Fon Transferi (EFT): Bir banka hesabından başka bir banka hesabına anlık fon aktarımı yapmaya olanak veren bir ödeme sistemidir.
Efektif: Banknot şeklindeki bütün yabancı ülke paralarıdır.
Emisyon: Bir parayı, ticari senedi, çeki ve tahvili tedavüle koyma işlemine denir. Genellikle Merkez Bankalarına tanınan para çıkarma hakkıdır. Emisyon fazlası denildiğinde, tedavüle gereğinden fazla kağıt para sürüldüğü anlaşılmaktadır.
Enflasyon: Günlük deyimde “genel fiyat seviyesindeki yükselme eğilimi” olarak bilinmesine karşın, ekonomide eğilimin nasıl hesaplanacağı tartışılmaktadır. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün her ay açıkladığı Toptan Eşya Fiyat Endeksi (TEFE) artış oranı enflasyon rakamı olarak belirleniyor. Enflasyon, talep, maliyet, ılımlı ve hiper olarak dörde ayrılabilir.
Eşel Mobil: Ücretli ve maaşlıları, fiyat artışları karşısında korumak amacıyla fiyat artışlarıyla doğru orantılı olarak artmasının sağlanmasıdır.
Eurobond: Avrupa para piyasalarında Eurodolar gibi Avrupa dövizleri üzerinden düzenlenmiş senetlerdir.
Eurodolar: ABD dışındaki banka veya diğer aracı kurumlarda açılmış dolar hesapları. Dünyanın her yerinde dolar üzerinden açılmış hesaplar bulunmakla birlikte bunların tümüne eurodolar adı verilmektedir.
Euro-tahvil: Avrupa bonosu veya tahvili, sabit faiz temeline dayalı borçlanma aracı, Amerikan şirketlerinin Avrupa sermaye piyasalarında pazarladıkları menkul değerler anlamındadır.
Eximbank: ABD İhracat-İthalat Bankası (Export-Import Bank). Amerikan hükümetinin başlıca uluslararası finans kuruluşlarından biridir. 12 şubat 1934'te ``Washington İthalat-İhracat Bankası'' adıyla kurulmuştur. Amacı, ihracatın finansmanına katkıda bulunmaktır. 13 mart 1968 tarihli bir yasa ile adı bugünkü halini almıştır. ABD ile ticaret ilişkilerini sürdürebilmek için geçici dolar sıkıntısı çeken ülkelere tarım meta kredileri de verir. İhracat kredisinin yanı sıra ihracat sigortası da sağlayarak dış ticareti destekler. Banka kredilerinden, Amerikan mallarının ithalinde kullanılmak koşuluyla özel yabancı şirketler, yabancı hükümetler ve çok uluslu Amerikan şirketleri de yararlanmıştır.

F
Factoring: Alacak hakkının bir başka kuruluşa devri sonucunda likit fon sağlayan bir mali işlemdir. Ülkemizde de hızla yaygınlaşan bir finansman yöntemidir.
Faiz: Ödünç alınan belirli bir fonun kullanma bedelidir.
Faiz Ödemeleri: Bu veriler Hazine, Kamu İktisadi Teşebbüsleri, döviz pozisyonu tutan bankalar ve yurtdışından kredi alan diğer kuruluşlara ait borçların faiz ödemelerini kapsar. Bütçede eksi kalemdir.
FED (Federal Reserve Bank): ABD Merkez Bankası. Ülkenin parasal istikrarını korumak amacıyla 23 aralık 1913 yılında Kongre'nin çıkardığı bir yasayla kurulmuştur. Uzun yıllar, özellikle tarım sektöründeki kredi talebini düzenleme işlevi görmüş ancak büyük buhran sırasında sistemin ciddi bir krizi kaldıramayacak güçte olduğunun ortaya çıkmasının ardından Başkan Roosevelt 1935 yılında bugünkü anlamında modern merkez bankasını kurarak onu geniş yetkilerle donatmıştır.
Fon: Para, mal, şirket sermayesi, kaynak, bir faaliyetin gerçekleştirilmesi için ayrılmış para, (1) yatırım şekli olarak düşünülen ulusal borç miktarı, (2) sermayeye çevirmek, belli bir faizle sürekli borç durumuna getirmek, yatırım yapmak anlamına da gelir.
Fonlama: Özkaynaklarını kullanarak kaynak sağlama yöntemidir. Senet ihraç edilmesidir. Şirketler, borç alarak ya da özkaynaklarını kullanarak kaynak sağlarlar.
Forward İşlemleri: Döviz piyasalarında gerçekleştirilen vadeli işlemlerdir. Para birimleri gelecekteki bir tarihte değiştirilmek üzere yapılan kontrata dayanır.
Forfaiting: Latince'de alacak hakkının kayıtsız ve şartsız olarak teslim edilmesi anlamındadır. Vadeli mal ve hizmet ihracatından doğan ve belirli bir ödeme planına bağlı olarak tahsil edilecek olan alacakların daha önce bu hakkı elinde bulunduranlara rücu edilmeksizin (kayıtsız şartsız ve vazgeçilmez olarak), bir banka veya bu alanda uzmanlaşmış bir finans kuruluşu (forfaiter) tarafından satın alınarak iskonto edilmesidir. Uygulamada forfaiting işlemi yatırım mallarını kapsamaktadır. 1950’li yıllarda ABD ve Avrupalı ülkelerin SSCB ile dış ticaretlerinde doğdu. Uzak Doğu ve Latin Amerika ülkelerinde yaygınlaştı.
Future İşlemleri: Döviz, hazine bonosu, tahvil gibi değerlerin belli bir tarihte ve belli bir fiyattan alma veya satma sözleşmesidir.
G
Gayrimenkul: Taşınmaz mal
Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH): Bir ulusal ekonomide belirli bir dönem içinde (genellikle bir takvim yılında), üretilen mal ve hizmet değerlerinin toplamıdır.
Genel Bütçe: Yalnızca bakanlıklara ilişkin gelir ve giderleri kapsayan bütçedir.

H
Halka Arz: Şirketlerin kaynak ihtiyacını karşılamak amacıyla özkaynak yoluyla senet ihraç ederek (fonlama) kaynak sağlamasıdır. Şirketler kaynak ihtiyaçlarını faiz karşılığı yabancı kaynaklardan (borç) ya da özkaynaktan (ortaklardan sermaye yoluyla veya faaliyetler sonucu kazanç yoluyla) sağlar. Özkaynak için ödenmesi gereken ve ortaklar tarafından belli bir taban limitte beklenen temettü geliridir. Özkaynak yoluyla fonlama yani senet ihraç ederek toplanacak fonların maliyeti, borçlanmadan daha ucuz ise, şirketler halka arza başvurma yolunu tercih edecektir.
Haciz: Bir alacağın tahsili için borçlunun menkul ve gayrimenkul mallarına mahkemece el konulmasıdır.
Hazine: Devletin tasarruflarını ve mali işlemlerini idare eden kurumdur.
Hazine Açığı: Hazine, devletin harcama ve gelirlerinin gerçekleştiği soyut bir kasa olan kurumdur. Belli bir dönemde Hazine’nin kamusal giderlerinin finansmanı için yapılan ödemeler, toplanan kamu gelirlerini aşması durumunda Hazine açığı ortaya çıkar.
Hazine Bonosu: Hazine tarafından vadesi 1 yıldan kısa süreli olarak çıkarılan ve iskontolu olarak işlem gören borçlanma senetleridir.
Hazine kağıtları: Hazine tarafından satılan tahvil ve bonolardır.
Hiper Enflasyon: Dörtnala enflasyon olarak adlandırılır. Paranın değerinin yitirdiği en şiddetli enflasyon biçimidir. İktisat tarihinde çoğunlukla savaş ya da sonrasında ortaya çıkmış ve yeni bir para biriminin kurulmasını zorunlu hale getirmiştir.
Hisse senedi: Anonim ortaklıklar tarafından çıkarılan ve anonim ortaklığın sermayesine belirli bir katılma payını temsil eden kıymetli evraktır.
Hissedar: Bir anonim şirketin hisse senedine sahip olan şahıstır.

I-İ
IFC (International Finance Corporation): Uluslararası Finans Kurumu. 1956'da özel sektöre kredi vermek için kurulmuştur. 1957'de Türkiye de katılmıştır. Merkezi Washington'dadır. Dünya Bankası grubu içinde yer alır. Özel sektörü destekleyerek ekonomik kalkınmayı hedef alır.
IMF (Uluslararası Para Fonu): Uluslararası ticaretin gelişmesi, tam istihdam, gelişim hızının artırılması, sabit kur sisteminin gerçekleşmesi, kurlarda kararlılığın sağlanması, tek yönlü devalüasyonu önlemek ve ödemeler dengesi sorunlarını çözmek, kredi sağlamak gibi çok amaçlı kurulmuş bir örgüttür.
İç Borçlar: Hükümetin ülke sınırları içinde kişi ve kurumlara ulusal para cinsinden borçlanmasıdır. Bu borçlanmanın iktisadi niteliği, satın alma gücünün özel ve kamusal kesimler arasında el değiştirmesidir. İç borçlanmada ülkenin kullanabileceği kaynaklara bir ek söz konusu değildir. Devlet, en yaygın yöntemle halka ve kurumlara sattığı kağıda bağlı bono, tahvil ve kağıda bağlı olmayan yöntemlerle borçlanabilir. İç Borçlanma; kısa-uzun vadeli, teminatlı-teminatsız ve zorunlu-gönüllü olarak üç gruba ayrılabilir.
İflas: Bir tacirin borçlarını ödeyememesinin alacaklı ya da alacaklıların talebi üzerine mahkemece karar ve ilan edilmesidir.
İhale yöntemiyle borçlanma: Hazine'nin tahvil ve bonolarını faizi ve/veya miktarı ihaleyle belirleyerek satması işlemidir.
İhraç: Sermaye piyasası araçlarının ihraççılar tarafından çıkarılıp halka arz edilerek ya da edilmeksizin satışıdır.
Interbank: Bankalararası para piyasasını ifade eden terimdir. Bankalar kendi aralarında da para alışverişinde bulunabilirler. Bu paraların faizi gecelik (overnight) olarak hesaplanır. Interbank faiz oranının düşmesi piyasadaki para bolluğunu gösterir. Faizlerin uzun süre düşük seyretmesi durumunda dövize olan talep canlanabilir. Oranlar yükseldiğinde ise piyasada para darlığı olduğu anlaşılır. Nakit para sıkıntısı çeken bankalar, Interbank piyasasında yüksek faizle borçlanmak yerine ellerindeki dövizi bozdurmayı tercih ederler. Bu nedenle piyasadaki döviz miktarı artar ve döviz kurları aşağı çekilir.
İntifa Hakkı: Kullanım hakkıdır.
İpotek: Bir borca karşılık herhangi bir gayrimenkulün rehin gösterilmesidir.
İstisna: Vergiye tabi olması gereken bir olayın veya gelirin, ya tamamen yada belli bir miktar yahut oransal olarak hesaplanan kısmının vergi dışı bırakılmasıdır.
İşlem hacmi: Her hisse senedi için gerçeklesen işlemlerdeki hisse senedi sayısı ile işlem fiyatının çarpılmasıyla elde edilen değerlerin toplamıdır. Tüm hisse senetlerinin işlem hacimleri toplamı, piyasanın toplam hacmini oluşturur.
İşlem miktarı: Bir seansda ya da belli bir dönemde alınıp satılan menkul kıymet adedidir.
İştirak: İşletmenin doğrudan ya da dolaylı olarak diğer şirketlerin yönetimine katılma hakkını elde edebilmesi için gerekli en az %10, en fazla %50 oranında hisseye sahip olması durumudur.
İtfa: Sabit getirili mankul kıymetin vade bitiminde anapara ve varsa kupon faizinin ihraççı tarafından sabit getirili mankul kıymatin sahibine ödenmesidir.
J

Joint venture: Yerli bir şirketin yabancı bir diğeriyle ortaklık kurmasıdır. Böyle bir ortaklık genellikle her iki taraf için yarı yarıya paylarla gerçekleştirilir. Payların yüzde 40/60 olması da mümkündür. Buna karşılık yerli ortak şirket yönetiminde söz hakkını korur. Özellikle yeni bir coğrafi bölgeye ya da yeni pazara girildiği zaman firmalar tarafından tercih edilir.

K
Kamu Gelirleri: Devletin kamu harcamalarını karşılamak amacıyla vergi, harç, resim, para cezaları, mülk-teşebbüs gelirleri, borçlanmalar, yardım-bağış, devalüasyondan doğan fark gibi gelirlerden oluşur.
Kamu Giderleri: Geniş anlamda, devlet ve diğer kamu kuruluşlarının bütçe ödemeleri ile Kamu İktisadi Teşebbüsler (KİT), sosyal sigorta ödemeleri, vergi muaflık ve istisnaları ve özel kişilere yapılan teşvikleri de içerir. Dar anlamda da kamu hizmetlerinin bedeli olarak, devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinin (belediye, il özel idaresi gibi) yaptıkları ödemelerdir.
Kambiyo: Para ya da para yerine geçen belgelerin değiştirilmelerine özgü olan işlemlerdir. Para alım ve satımı ile ilgili işlemleri kapsar.
Kapitalizasyon: Herhangi bir işletmenin birikmiş yedek akçe ve karının sermaye artırımında kullanılmasına denir.
Kar: Toplam hasılattan toplam maliyetin düşmesi ile elde edilen değerdir.
Kâr Transferi: Türkiye’de yatırım yapmış olan yabancıların söz konusu yatırımlardan elde ettikleri gelirlerin yurtdışındaki şirketlerine aktarmasıdır.
Kara para: Yasal işlerden elde edilmemiş veya vergisi ödenmemiş paraya denir.
Kayıt Dışı Ekonomi: Devletten gizlenen, kayda geçirilmeyen/geçirilemeyen ve bu sebeple denetlenemeyen faaliyetler olarak tanımlanabilir. Enformel ekonomi, illegal ekonomi, gayri resmi ekonomi, gizli ekonomi diye de adlandırılır. Genel olarak kayıt dışı ekonominin, mal ve hizmet üretimine konu olmasına karşılık ekonominin geleneksel ölçüm yöntemleriyle bütünüyle tespit edilemeyen ve GSMH hesaplamalarına yansımayan alanları kapsadığı kabul edilmektedir.
Kefalet: Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumudur.
Keşide Etmek: Düzenlemek.
Kıyı Bankacılığı (Off-Shore): Kıyı bankacılığı ülke dışından sağlanan fonların yine ülke dışında kullandırılmasını amaçlayan ve ülkede bankacılık sektörü için düzenlenmiş her türlü yasa ve yönetmeliklerin dışında kalan serbest bankacılıktır.
Konsolidasyon: Kısa vadeli borcun, orta ya da uzun vadeli borca dönüştürülmesidir.
Konsorsiyum: Ortak yarar gözeten ve daha çok mali konularla uğraşan kişiler ya da kuruluşlardan oluşan bir gruptur. Ortaklık anlamına gelir.
Konvertibilite: Bir ülke parasının diğer ülke paraları ile serbestçe değiştirilibilmesidir.
Kota: (1) IMF üyelerinin bu uluslararası kuruluşta oluşturdukları fondaki payları, (2) ayrılan bir para ile alınacak malın çeşidini ve her çeşidin oranını gösteren liste, (3) bir ülkenin genellikle ithal mallarına koyduğu miktar sınırlaması, ithaline izin verilecek mal hacminin hükümetler tarafından fiziki miktar veya değer olarak sınıflandırılması anlamlarında kullanılır.
Kotasyon: Bir menkul kıymetin tanımlanarak resmi borsa listesine kabul edilmesidir. Kotasyon aynı zamanda yabancı para veya menkul kıymetler için verilen en yüksek satın alma ve en düşük satma fiyatını ifade eder.
Kredi: Belirli miktardaki satın alma gücünün, belirli bir süre için ve geri verilmek üzere bir bedel (genellikle faiz) karşılığı gerçek ya da tüzelkişilere verilmesidir. Kredi çeşitleri: güvencesine göre teminatlı ve teminatsız; kullanıcısına göre; özel ve kamu, süresine göre; kısa ve uzun, veriliş yerine göre üretim ve tüketim; kullanım alanına göre ticari, tarım, sanayi, yapı ve orman gibi ayrılır.
Kredi Riski: Bir bankanın açtığı kredilerin geri dönmemesi riskidir.
Kupon Faizi: Sabit getirili menkul kıymetin üzerinde yazılı olan ve belirli dönemler itibariyle ödenen faizdir.
Kurucu Hisse Senedi: Kurucu hisse senetleri, şirket kurucularına ya da şirket açısından önem arz eden şahıslara genellikle bedelsiz olarak verilen, oy hakkından yoksun ve sadece temettü hakkı olan bir “adi senet” olarak tanımlanır.
Kurumlar vergisi: Kurum kazançları üzerinden alınan vergi. Dolaysız bir vergidir. Sermaye şirketleri, kooperatif şirketler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek ve tesislerle, vakıflara ait iktisadi işletmeler bu vergi kapsamına girer. Kurumlar kendilerini oluşturan ortaklardan ayrı bağımsız bir varlığa ve hukuki kişiliğe sahiptir. Kurum olma hakkını da devlet verdiğine göre devletin bumdan bir pay alması gerekir. Bu nedenle kurumlar vergisinin çifte vergilendirme olduğu yolundaki iddialar çürütülmektedir.
Kurumsal Yatırımcı: Bireysel yatırımlardan farklı olarak yatırım fonları, yatırım ortaklıkları, sigorta şirketleri, sosyal güvenlik kuruluşları, özel emeklilik fonları, vakıflar, sendikalar ve benzeri kurumlarca yapılan yatırımlardır.

L
Laissez Faire Laissez Passer: “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” olarak çevrilen liberal görüşün şiarı.
Leasing (Finansal Kiralama): firmaların ticari ve sınai faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için gereksinim duydukları duran varlıkları satın almak yerine belirli kira ödentisi karşılığında kullanım olanağı tanıyan ve banka kredilerine alternatif olarak doğan orta dönemli finansman yöntemidir. Bu yöntem, 1930’lu yıllarda Dünya Ekonomik Krizi’ndeki finansman zorluğu ve 2. Dünya Savaşı sonrasında teknolojik gelişmelerin yenileşme ve modernleşme harcamalarına çözüm olarak geliştirildi. Türkiye’de de 1985’ten başlayarak daha çok KOBİ’ler tarafından kullanılmaktadır.
LIBOR (London Interbank Borrowing Offer Rate): Londra bankaları arasında günlük olarak belirlenen faiz oranıdır ve uluslararası işlemlerde referans alınır.
Lot: Borsada 1.000 adet hisse senedi bir araya gelerek birer lotu oluşturur. Böylece 1 lot senet miktarı, şirketin 1.000.000 liralık sermayesini temsil etmektedir ve İMKB’de işlemlere konu birimi teşkil etmektedir. Lotun altındaki küsuratlı miktardaki senet miktarları normal seans esnasında alım-satıma konu olabilmekle beraber fiyat kotasyonları verilememektedir.

M

Makroekonomi: Ekonomik olayları global olarak ele alan ve çözümleyen ekonomi. Makro büyüklükler, toplam üretim, toplam istihdam, toplam işsizlik, genel fiyat düzeyinin değişme oranı, ekonominin büyüme hızı gibi büyüklüklerdir. İngiliz ekonomisti Keynes'in ileri sürdüğü, "Birey için doğru olan, toplum için doğru olmayabilir. Toplum için doğru olan da birey için doğru olmayabilir" anlayışından yola çıkılarak ortaya atılan mikro ekonomi karşıtıdır.
Mali İstikrar: Geniş anlamda mali sistemin ya da altyapısının, dar anlamda da mali piyasanın dengede olmasıdır. Mali sistem, tasarrufların toplanarak yatırımcılara ya da tüketicilere aktarılmasını sağlayan mekanizmalar (banka, kooperatif ya da para, tahvil gibi...) bütünüdür.
Mali Politika: Kamunun; vergi, masraf ve borç idaresiyle piyasadaki para miktarını kontrol etmesine yönelik politikaların bütünüdür. Ekonomistlere göre, para politikasından daha etkilidir.
Mali Tablolar: Türk Vergi Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Sermaye Piyasası Kanunu’nca bazı şirketler için zorunlu olarak tutulan, şirketin dönemsel faaliyetleri sonucu hazırlamak ve yayınlamak (halka açık şirketler, aracı kurumlar vb.) zorunda oldukları ve ilgili şirketin performansını gösteren, standartlaştırılmış muhasebe kayıtlarıdır. Başlıcaları bilanço, gelir-gider tablosu, satılan malın maliyeti, kâr dağıtım, fon ve nakit akım tablolarıdır.
Menkul: Taşınabilir mal anlamındadır.
Menkul kıymet: Ortaklık veya alacaklılık sağlayan belli bir meblağı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan dönemsel gelir getiren, misli nitelikte seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları kurulca belirlenen kıymetli evraktır.
Menkul kıymet ihracı: Sermaye piyasası araçlarının ihracatçılar tarafından çıkarılıp halka arz edilerek veya halka arz edilmeksizin satışıdır.
Menkul kıymet iradı: Menkul ve gayri menkullerden elde edilen faiz, kira, rant gibi hasılatı ifade etmektedir.
Menkul sermaye iradı: Sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde edilen kar payı, faiz ve benzeri iratlardır. Hisse senedi kar payları ve iştirak hisselerinden doğan kazançlar (Vergi alacağı dahil), Yatırım fon ve ortaklarından elde edilen kar payları , Her nevi tahvil fazileri(Devlet tahvili, hazine bonosu, eurobond, varlığa dayalı menkul kıymet, finansman bonosu, özel sektör tahvili, yabancı menşeli tahvil vb., Alacak faizleri, Mevduat faizleri (Döviz Tevdiat Hesaplarının ana para kur farkları gelir sayılmaz.), Özel finans kurumlarının ödedikleri kar payları, Repo gelirleri, Emekli sandıkları ve emeklilik ve sigorta şirketlerinin yaptıkları ödemeler.
Merkez Bankası: Banknot ihraç eden, hükümetin para ve kredi politikasını yürütmede yardımcı olan, veznedarlık görevini üstlenmis, devletin iktisadi ve mali danışmanlığını yapan bir kurumdur.
Mevduat: Belirli dönem için geri ödemek koşuluyla belirli bir bedel karşılığında mevduat sahibi kişilerce bankalara tevdi edilen paradır.
Mikroekonomi: Ekonomik olayları bireysel açıdan ele alan ve çözümleyen ekonomidir.. Özellikle tüketicilerin ve firmaların davranış biçimlerini inceleme konusu yapar.
Muaccel: Hemen ödenmesi gereken, ödeme günü gelmiş anlamında kullanılır.
Muafiyet: Elde ettiği kazanç ve iratlar nedeniyle vergi yükümlüsü olması gereken kişi ve kurumların, ilgili vergi yasalarında yer alan özel hükümlerle vergi dışı bırakılmasıdır.
Muhtasar Beyanname: Muhtasar beyanname, işverenler veya vergi tevkifatı yapan diğer kimseler tarafından kesilen vergilerin matrahları ile birlikte, toplu olarak vergi dairesine bildirilmesine mahsustur.
Munzam Karşılıklar: Bankaların topladıkları mevduatın belirli bir oranında Merkez Bankasına güvence olarak yatırdıkları paradır.
Mükellef (Yükümlü): Vergi yasalarına göre kendisine vergi borcu yüklenebilen gerçek ve tüzel kişilere mükellef denilmektedir.
Münferit Beyanname: Dar yükümlü olanların yıllık beyanname ile bildirmeye mecbur oldukları kazanç ve iratlardan, vergisi kesinti yani tevkifat yoluyla alınmamış olanların bildirilmesi için kullanılan beyannameye münferit beyanname denir.
Müşteri bazında saklama: 1995 yılından itibaren borsa yatırımcılarının borsa üyeleri nezdindeki saklama hesaplarının Takasbank nezdinde eşlenerek müşterinin kod ve şifresini kullanarak Takasbank nezdindeki bakiyesini takip edebilmesini sağlayan hizmettir.
Müteselsil: Birbirini izleyen, zincirleme anlamında kullanılır.

N
Net İç Varlıklar: Merkez Bankası’nın net iç varlıkları (NİV), para tabanından ay sonu cari kurlar ile hesaplanan Net Dış Varlıklar kalemi çıkartılarak hesaplanır. Para tabanı, Merkez Bankası emisyonu artı bankacılık sektörünün Merkez Bankası nezdindeki TL mevduatları olarak tanımlanır. Merkez Bankası’nın net dış varlıkları ise, Banka’nın net uluslararası rezervlerinin, orta vadeli döviz kredilerinin (net) ve diğer net dış varlıkların toplamı olarak tanımlanır.
Niyet mektubu: IMF kaynaklarına başvuran bir üye ülkenin uygulayacağı programın genel çerçevesini çizen, IMF Başkanı'na hitaben yazılmış, üye ülke yetkililerinin (genellikle Ekonomi Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı) imzalarını taşıyan mektuptur.
Nominal Değer: Hisse senedi veya tahvilin üzerinde yazılı olan değeridir. Ayrıca tahvillerde vade sonunda ödenecek anapara tutarıdır.
O-Ö

Ortodoks İstikrar Programı: Uluslararası Para Fonu IMF’nin 1970’li yıllardan bu yana enflasyonla mücadele eden ülkelere tavsiye ettiği programlara genel olarak verilen addır. Ortodoks kelimesi burada klasikleşmiş, klişeleşmiş istikrar programları anlamında kullanılmaktadır. Bu programda IMF ücretlerin dondurulmasını, program öncesi belirli bir oranda devalüasyon sonrası yavaşlatılmış kur politikasını tavsiye eder ve tüketimi kısarak enflasyonun kontrol altında tutulmasını önerir. Bu klasik program bir çok uygulayıcı ülkede başarıya ulaşamamış, hatta enflasyonun daha da hızlanmasına neden olmuştur.
OECD: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organisation for Economic Cooporation and Development). 1960 yılının aralık ayında imzalanan bir konvansiyonla 1961'in eylül ayında faaliyete geçmiştir. Merkezi Paris'tedir.
OPEC: Petrol ihraç eden ülkeler teşkilatı (Organisation of Petroleum Exporting Countries). 1960 yılının eylül ayında, İran, Irak, Suudi Arabistan, Kuveyt, Venezuela ve Katar, Caracas'ta bir araya gelerek OPEC'i oluşturmuştur. Amaç, ham petrol fiyatına istikrar kazandırmak, petrol ihraç politikalarını koordine etmektir.
Ödemeler dengesi: Bir ülkedeki bireylerin, firmaların ve devlet kurumlarının belirli bir dönem içinde diğer ülkelerin bireyleri, firmaları ve devlet kurumlarıyla gerçekleştirdiği uluslararası işlemlerin parasal değerlerini gösteren hesap tablosudur.
Özkaynak: İşletme sahip ve ortaklıklarının bilanço tarihinde, işletmeye yapmış oldukları sermaye yatırımlarının tutarıdır.
P

Para: Mal ve hizmetlerin değişim aracı. Ekonomide madeni, banknot para birimlerinin yanı sıra vadesiz mevduatlar ve kredi kartları da para unsurları içinde sayılır. Değişim aracı, değer ölçütü ve saklama işlevi vardır. Vadeli mevduat, devlet tahvili gibi değişim araçları da para benzeri olarak değerlendirilir.
Para Arzı: Para stoku anlamında da kullanılır. Belirli bir anda ekonomide dolanımda bulunan ve para olarak kullanılan araçların toplamıdır.
Para Piyasası: Kısa vadeli fon (kredi) arz ve talebinin karşılaştığı, genellikle Merkez Bankaları tarafından yönlendirilen piyasalardır.
Para Politikası: Bir ülke ekonomisindeki para arz hacmini değiştirmeye yönelik politikalar bütünüdür. Uygulama yöntemleri arasında Merkez Bankası’nın senetleri nakite çevirdiği açık piyasa müdahalesi, banka işlemleri ve kredi tavanının değiştirilmesi sayılabilir. Para politikaları deflasyonda yetersiz kalır.
Parite: 1) Karşılıklı ilişkilerde iki tarafın birbirine eşit olması, herhangi bir uyuşmazlığın bir sorunun çözümünde tarafların eşit temsili ilkesi, (2) Aynı değerde olmayan çeşitli ülke paralarının kambiyo değerleri bakımından ve karşılıkları olan altına oranları açısından eşit olmaları, farklı ülke paralarının muadil kıymetleri, iki ülkenin ulusal para birimleri arasındaki dönüşüm haddi, (3) Fiyat eşitliği anlamlarında kullanılır.
Pasif: Aktifteki varlıkların hangi kaynaklarla finanse edildiğini gösterir tablodur.
Piyasa Değeri: Menkul kıymetin, piyasada o gün itibariyle geçerli olan vadeye kadar getirisine göre hesaplanan fiyatıdır.
Portföy: Bir yatırımcının sahip olduğu menkul kıymetlerin tümüne verilen addır.
Protesto: Bir vergiyi istemeyerek ödediğine dair mükellefin itirazı anlamına gelmektedir.
Provizyon: (1) Çekin karşılığının bulunup bulunmadığının sorulması; çekin üzerindeki yazılı değerin ödenebilmesi için karşılığının olup olmadığının ilgili bankaya sorularak kontrol edilmesi; akreditif karşılığı yapılan ithalatta, akreditif tutarı dövizin muhabir banka nezdinde hazır olduğunun ve mal belgeleri teslimi karşılığında satıcıya ödeme yapılması için yetki verildiğinin amir bankaya bildirilmesi, (2) İşletme zararlarının karşılanabilmesi için ayrılan para. Bir işletmenin yedekleri dönem karından ayrıldığı halde karşılık ayırmak için işletmenin kar etmesi gerekmemektedir. Varlıkların değerindeki azalmalara karşı alınan önlemler olarak ve işletme için bir yükümlülük doğurabilecek olaylar için karşılık ayrılır.
R

Rating: Dereceleme, kredi riskini sınıflandırma, kredi kalitesinin veya borçlanma araçları üzerindeki risk derecesinin belirlenmesi operasyonudur. Amaç, menkul değer ihraç ederek borçlanmak isteyen şirketlerin durumu hakkında fikir edinmektir.
Reel Faiz: Nominal faizin enflasyondan arındırılarak ifade edilen şeklidir.
Reel Getiri: Herhangi bir yatırım aracının enflasyondan arındırılmış getirisidir.
Reel Sektör (Reel Kesim): Ulusal ekonomide tarım, sanayi ve hizmetler ana sektörlerinde üretici ve tüketici konumundaki bireylerin tümünü temsil eden kesimdir. Bu kesimin gerçekleştirdiği tasarruflar finansal kesim tarafından toplanır ve tekrar reel kesime kullandırılır.
Reeskont: Bir bankanın elinde bulundurduğu ödeme sırası henüz gelmemiş senetleri bir başka bankaya iskonto ettirmesidir.
Rehin: Bir borcun ödenmesinin temini amacıyla borçlu tarafından alacaklıya verilen ve borç ödenince geri alınan kıymetli eşya anlamında kullanılır.
Repo: Bir menkul kıymetin işlem başlangıç valöründe satılıp bitiş valöründe geri alınmasını ifade eder. Repo yapan taraf parayı kullanan taraftır. Açılımı “geri alım vaadiyle satış”tır.
Resesyon: Ekonomik hayatın canlılığını kaybetmesi, üretim faaliyetlerinin daralması, duraklama, ekonomik etkinliklerde görülen hafif düşme. Resesyon, ekonominin büyüme hızının, nüfus artış hızının altına inmesi ve dolayısıyla kişi başına milli gelirin yerinde saymasıdır.
Revelüasyon: Bir ülke parasının diğer ülkelerinin paraları karşısında değer kazanması sürecidir.
Rezerv para: Uluslararası mali kuruluşlar ile hükümetlerin ellerinde bulundurdukları altın ve dövize verilen addır.
Risk: İstenmeyen sonuçlarla karşılaşma olasılığıdır.
Rücu: Geri dönme, cayma

S-Ş
Sabit Döviz: Belirli bir ülkenin ulusal parasının, belli bir parite üzerinden konvertibl (Konvertibilte) bir dövize bağlanarak değerinin ayarlanmasıdır.
Satın Alma Gücü Paritesi (SGP): Ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılaşmasını ortadan kaldıran para birimi dönüştürme oranıdır. Eldeki toplu bir para parite oranı ile farklı bir para birimine dönüştürüldüğünde, tüm ülkelerde aynı sepetteki mal ve hizmetler satın alınabilir. SGP ülkeler arasındaki fiyat farklılıklarını yok ederek, ulusal para birimlerini birbirlerini dönüştüren orandır.
Serbest dalgalanma (Free float): Serbest dalgalanan kur sisteminde ülke parasının değeri piyasa tarafından belirlenmektedir. Döviz piyasasına yapılan müdahaleler, kurların istenilen düzeyde oluşmasını sağlamak yerine, bu piyasadaki gereksiz dalgalanmaları önlemek ve değişimleri daha ılımlı hale getirmek için yapılmaktadır. Bu sistemde para politikası, daha etkin hale gelmekte ve ülkenin tutması gereken uluslararası rezerv miktarı azalmaktadır. Serbest dalgalanan döviz kuru sisteminden kaynaklanan olumsuzluk ise, dış ekonomik ilişkilerde belirsizlikleri ve riskleri artırması nedeniyle kaynak dağılımını olumsuz etkilemesidir.
Serbest Döviz: Konvertibl ulusal para. Yurtiçinde başka ulusal paralara tahvili serbest olup, yurtdışına transferlerine çeşitli sınırlar konmuş olabilir.
Serbest piyasa ekonomisi: Ekonomik faaliyetlerin tam rekabet şartları içinde serbestçe yapılabildiği, ekonomik sorunların çözümünün devletin ekonomiye müdahalesiyle değil fiyat mekanizması aracılığı ile gerçekleştirildiği ekonomi. Arz ve talebin temel belirleyici olarak kabul edildiği bu tür ekonomilerde fiyat mekanizmasının iyi işlemesi zorunludur.
Sermaye Piyasası: Genellikle uzun vadeli fon ihtiyaçlarının karşılandığı ve Hazine tarafından kontrol edilen piyasadır.
Spekülasyon: Bireyin gelecekle ilgili beklentileri doğrultusunda fiyat ya da döviz kurundaki değişmelerden bir gelir elde etmek amacıyla yapılan işlemdir.
Standby anlaşması: Günümüzde uluslararası kredi işlemlerinde kullanılır. Her an verilebilecek kredileri niteler. En belirgin uygulaması uluslararası para fonu (IMF) bünyesinde görülür. Kuruluşta ilgili üyeler için üzerinde anlaşmaya varılan belirli süreler dahilinde ve belli miktara kadar söz konusu olan kullanılabilir fonları ifade eder. Bu anlaşmalar genelde bir yıl sürelidir.
Swap (vadeli çift taraflı döviz değişimi): Faiz oranları ile döviz kurlarındaki değişmelerin yarattığı riskleri azaltmak, ülke, firma ve döviz bazında oluşabilecek dezavantajları asgariye indirmek amacıyla geliştirilen finansal bir tekniktir.

T
Tahakkuk: Gerçekleşme
Tahsil: Verginin tahsili kanununa uygun surette ödenmesidir.
Tahvil: Devletin 1 yıl, anonim ortaklıkların en az 2 yıl ve daha uzun vadeyle, ödünç para bulmak amacıyla, itibari kıymetleri eşit ve ibareleri aynı olmak üzere çıkardıkları borç senetleridir.
Takasbank: Borsada kote olan senetlerin işlemlerin düzgün olarak işlenmesi ve düzenli olarak tutulması amacıyla borsada saklanmasıdır. İMKB’de işlem gören senetlerin muhafazası ile görevli olan İMKB Takas ve Saklama Bankası A.Ş., kote olan senetlerin büyük bir kısmını muhafaza ettiği için ayrıca fiziki bir dolaşıma engel olmakta ve şirketleri senet basma külfetinden kurtarmaktadır.
Tam Mükellef (Yükümlü): Gelir Vergisi Yasasında yer alan düzenleme gereği olarak aşağıda yazılı olan gerçek kişiler, Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilirler. 1.Türkiye’de yerleşmiş olanlar 2.Resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye’de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı ülkelerde oturan Türk vatandaşları.
Tarh: Verginin tarh, vergi alacağının yasalarda gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tesbit eden idari işlemdir.
Tasarruf: Gelirden tüketimin çıkartılması ile elde edilir.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu: Bankacılıkta güven ve istikrarı korumak ve bankaların mali yapılarını güçlendirmek, gerektiğinde yeniden yapılandırmak ve bankalardaki tasarruf mevduatını sigorta etmek amacıyla T.C.M.B. Nezdinde kurulan bir fondur.
Tavan fiyat: Hisse senetlerinin bir seans içerisinde görebileceği en yüksek fiyattır.
Tebliğ: Vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından yükümlüye veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesine tebliğ denilmektedir.
Tedavül: Sirkülasyon, para dolaşımı, satış miktarı. Bir paranın tedavüldeki oranı yüzde 50'yi aşarsa daha büyük bir para basıp piyasaya sürmek gerekir.
Tekel: Tek bir satıcı ve karşılığında çok miktarda alıcı olan piyasadır.
Teknik analiz: Hisse senedi veya borsa endeksi fiyatının ya da işlem miktarında meydana gelen değişmelerin genellikle grafiklerle açıklanması ve geleceğe yönelik trend belirleme aracıdır.
Temel analiz: Hisse senetlerinin gerçeğe en yakğn fiyatlarını bulmaya yönelik bir yöntemdir.
Temerrüt: Taahhütlerinin gerektirdiği ödeme veya menkul kıymet teslimatlarını belirlenen süreler içinde gerçekleştirmeyen borsa üyesi, herhangi bir ihbara gerek kalmaksızın temerrüde düşmüş sayılır.
Temerrüt Faizi: Vadesinde ödenmeyen bir alacak için uygulanacak olan cezai faizdir.
Temettü: (Kar payı) Ortakların dönem içinde elde ettikleri kardan mevcut ortakların pay alma hakkıdır.
Temettü getirisi: Hisse senedinin yıllık getirisidir.
Teminat: Garanti, güvence
Teminat mektupları: Alıcı ile satıcı arasındaki güvenin sağlanması için bir banka aracılığına ihtiyaç duyulur. Bankalar borçluya kefil olarak bu güveni sağlar.
Temlik: Bir hakkın ya da alacağın bir başka kimseye devredilmesidir.
Ters repo: Bir menkul kıymetin başlangıç tarihinde alınıp bitiş tarihinde geri satılması işlemidir. Ters repo yapan parayı kullandıran taraftır.
Tevkifat (Stopaj): Gelir Vergisi Yasasının 94. maddesinde sayılan gelir türleri üzerinden, yasa maddesinde yer alan ve Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmiş oranlarda yapılan kesinti, gelir vergisi tevkifatı olarak adlandırılır.
Tezgah Üstü Piyasa (Over The Counter-OTC): Değerli evrakların ticaretinin yapıldığı standardize edilmemiş piyasalardır.
Toptan Eşya Fiyatları Endeksi(TEFE): Bir ekonomideki genel fiyat düzeyini ve paranın satın alma gücündeki değişimleri belirlemek için seçilmiş malların toptan fiyatları izlenerek düzenlenen endekstir.
TÜFE: Tüketici Fiyat Endeksi
Tüzel Kişi: Başlı başına bir varlık olmak üzere kurulan ve belirli amaç için meydana getirilen devlet, şirket gibi maddi olmayan varlıktır.

U-Ü
Ulusal Gelir: Bir ulusun bir yıl içinde ürettiği toplam değer; bir ekonomide belli bir döneme ilişkin safi milli hasıla değerinden aynı dönemde alınan dolaylı vergiler toplamının çıkarılmasıyla elde edilen tutardır.
Uluslararası Döviz Rezervleri: Uluslararası ödemelerde kabul gören ödeme araçları rezervidir. Altın, döviz, özel çekme hakları (SDR) ve IMF'deki rezerv pozisyonları gibi.

V
Vade: Bir işin yapılması veya bir borcun ödenmesi için gösterilen süredir.
Vadeli işlem sözleşmesi: Sözleşmenin taraflarını belirlenen ileri bir tarihte üzerinde anlaşılan fiyattan standartlaştırılmış miktardaki bir mali veya kıymeti alma veya satma yükümlülüğüne sokan sözleşmedir.
Valör: Bankacılık işlemlerinde faizin başladığı gündür.
Veraset ve İntikal Vergisi: Bedelsiz veya karşılıksız bir şekilde elde edilen servet unsurlarına uygulanan varlık vergisi türüdür. Miras veya bağıştan gelen varlıklar için ödenir. Bu iki verginin bir arada uygulanmasının sebebi, vergi kaçırma olanaklarının ortadan kaldırılmasıdır. Bu verginin aleyhinde olanlar, verginin mülkiyet hakkını zedelediğini, sermaye birikimini olumsuz yönde etkilediğini ileri sürerler.
Vergi Ehliyeti: Mükellefiyet ve vergi sorumluluğu için yasal ehliyet şart değildir. Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunması mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz.
Vergi İadesi: Vergi sorumlusunun çifte vergilendirilmesini telafi etmek veya ihracatı, üretimi, herhangi bir ekonomik faaliyeti teşvik etmek amacıyla bazı vergi konularında önceden alınan verginin bir kısmının veya tamamının mükellefe geri verilmesidir.
Vergi Kesenlerin Sorumluluğu: Yaptıkları ve yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanlar, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumludur. Bu sorumluluk, vergilerden dolayı asıl mükelleflere rucu etmek hakkını kaldırmaz.
Vergi Sorumlusu: Verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişiler vergi sorumlusudur. Birden fazla kişinin borçtan sorumlu tutulması halinde bu duruma zincirleme (müteselsil) sorumluluk denir.
Vergiyi Doğuran Olay: Vergi alacağı vergi yasalarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun oluşumu ile doğar. Vergi alacağı mükellef bakımından vergi borcunu oluşturur.

Y
Yatırım: Belli bir getiri sağlamak amacıyla, belirli vadelerde birikimlerin yatırım araçlarına bağlanmasıdır.Yatırımcı yaptığı yatırımın maliyetini üstlenir. Bu onun riskidir. Eğer yatırımcı kendi öz fonlarını kullanarak yatırım yapıyorsa, en azından bu fonların maliyetini karşılaması gerekir. Yatırımcı, elindeki bu fonlarla tahvil alış satışı veya vadeli mevduat ile faiz geliri de sağlayabilir. Faiz hadleri, gelir seviyesi, borçlanabilme imkanları ve risk yatırımı etkileyen unsurlardandır.
Yatırım danışmanlığı: Müşterilere sermaye piyasası araçları ile bunları ihraç eden ortaklık ve kuruluşlar, yönlendirici nitelikte yazılı veya sözlü yorum ve yatırım tavsiyelerinde bulunulması faaliyetidir.
Yatırım fonları: Halktan katılma belgeleri karşılığı toplanan paralarla belge sahipleri hesabına, oluşturulan portföyü işletmek amacıyla kurulan malvarlığıdır.
Yatırım ortaklıkları: Sermaye piyasası araçları ile altın ve diğer kıymetli madenler portföyü işletmek üzere anonim ortaklık şeklinde ve kayıtlı sermaye esasına göre kurulan sermaye piyasası kurumlarıdır.
Yerel yönetimler: Kendi özel gelirlerine ek olarak genel bütçeden yardım alan, özel bütçeli kuruluşlar. Başlıcaları belediyeler ve il özel idareleridir.
Yıllık Beyanname: Yıllık beyanname, muhtelif kaynaklardan bir takvim yılı içinde elde edilen kazanç ve iratların bir araya getirilip toplanmasına ve bu suretle hesaplanan gelirin vergi dairesine bildirilmesine mahsustur.
Z
Zaman Ücreti: Bir üretim faaliyetine, üretim faktörü olarak katılan emeğin, üretim faaliyeti için geçen süreye göre yaratılan maldan pay almasıdır.

Kaynak: antakyatso.org.tr